İbn Abbas anlatıyor: "Bir gün, Safa Tepesi'nde bulunan Allah Rasulü'nün yanına Hz. Cibril geldi. Efendimiz, Cibril'e:
- Ya Cibril, seni hak ve hakikat ile gönderen Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in evinde ne azıcık un ne de çorba var, dedi. Allah Rasulü daha sözünü bitirmeden, gökten büyük bir gürültü koptu. Allah Rasulü korktu ve Cibril'e:
- Allah kıyametin kopmasını mı emretti acaba, diye sordu. Cibril,
- Hayır, öyle bir emir yok; sadece İsrafil'e emretti. İsrafil, az evvelki sözlerini duydu da onun için indi, dedi. İsrafil, Rasulü Ekrem'in yanına geldi ve
- Allah senin sözlerinin üzerine, beni yeryüzü hazinelerinin bütün anahtarlarıyla sana gönderdi. Eğer istersen, şu Mekke dağını altın, gümüş, yakut ve zümrüde dönüştürmemi emretti. Sen kral bir peygamber mi yoksa kul peygamber mi olmak istersin, diye sordu. O esnada Hz. Cibril, Efendimize mütevazı olmasını işaret ediyordu. Efendimiz cevabını verdi: "Kul bir peygamber olmak isterim." Bu cümleyi, üç kere tekrar etti. (Beyhakî, Sünen, VII, 49.)
Bir başka rivayette ise Efendimiz: "Bir meleğin gelerek 'Ya Muhammed! Rabbinin selamı var: Dilersen şu Mekke ovasını altın yapayım' demesine mukabil 'Hayır ya Rabbi, istemem; bir gün karnımı doyurayım ki sana şükredeyim; bir gün de aç kalayım ki senin lütfun ve keremin için sana dua dua yalvarayım.' buyurmuştur." (el-Hindî, Kenzu'l-Ummâl, VII,344.)