Gönderi

266 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Cesur Yeni Dünya
Kitabın ismi Shakespeare'in Fırtına adlı eserindeki Miranda karakterine ait bir replikten gelmekte : "Hey, cesur yeni dünya, ki içinde böyle insanlar var." Kitap 1932 yılında yazılmış ve o dönemde endüstri sanayisinin gelişmesi ile toplumsal hayatta ne gibi değişiklikler meydana geldiğine dair bir eleştiri aynı zamanda bir distopyadır. Kitapta da cesur yeni dünya Ford'dan Önce ve Ford'dan Sonra şeklinde ayrılmaktadır. Amerika'da öne çıkan pragmatizm felsefesinin izdüşümlerini görmekteyiz. Amerika'daki otomobil endüstrisinin ilahı Henry Ford, hayatın her yönüne hükmetmektedir.Otomobil endüstrisi ve sanayinin gelişmesi, bilimin ilerlemesi ile cesur bir yeni dünya kurulmuştur. Bu dünya uygar, medeni bir dünyadır. Bu yeni dünyada Kuluçka ve Şartlandırma Merkezlerinde çocuklar tüplerde yetiştirilmekte kesinlikle annelik ve babalık gibi durumlar söz konusu değildir, kurulan devasal fabrikalarda düzenli bir şekilde çocuk üretilmektedir ve çocukların hangi karaktere, hangi fiziksel özelliklere sahip olacağını belirleyebilmektedirler. Anne olmak ya da baba olmak kesinlikle müstehcen karşılanmakta ve hiç kimse çocuk doğurmamaktadır, doğum kontrol hapları kullanarak kısırlaştırılmışlardır. Şartlandırma merkezlerinde çocuklar uyurken belirli sayıda bazı cümleler tekrar edilerek çocukların neyi sevip sevmeceklerine karar verilmekte, öğrenmeleri gereken bütün bilgiler de yine bu yöntemle öğretilmektedir. Buna hipnopedik denilmektedir. Hatta bu şartlandırma merkezlerinde Pavlov'un koşullamdırması yapılmakta, mesela çocuklara önce çiçek ve kitaplar verilmekte ardından elektrik şoku verilerek çocuklar çiçek ve kitaplara karşı olumsuz bir davranış geliştirmekte ve onlara karşı şartlandırmaktadırlar. Buradaki amaç, çocukların doğadan uzaklaştırılması ve kitap okumalarını önlemektir. Çünkü doğayı seven bir kişi doğada bedavadan mutlu olabilir bu şekilde tüketime engel olmuş olur ya da kitap okuyan bir kişi düşünmeyi öğrenir düşündüğü zamanda bu da yine tüketimin önündeki bir engeldir. İnsanlar nasıl daha çok tüketime sevk edilir, nasıl bir tüketim toplumu oluşturulur bu yönde şartlandırmalar yapılmaktadır. Özellikle sloganlarından bir tanesi "Yırtılan kıyafet dikilmez, atılır. Yerine yenisini al. " bu şekilde tüketim mekanizması oluşturulmuştur. İnsanlar mutsuz olduklarında, öfkelendiklerinde, kendilerini kötü hissettiklerinde "Soma" denilen bir ilaç içerek mutlu olmaktadırlar. Bu toplumda kesinlikle mutsuzluğa yer yok. İnsanlar somayı kullanarak uyuşturucu ve alkolün etkisinde gibi kendilerini rahatlamış hissediyorlar ama kesinlikle somanın hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır. İnsanlar ömür boyu aynı kalmaktadırlar özellikle kişiliklere zaten en başından beri kuluçka ve şartlandırma merkezlerinde belirlendiği için bunun dışında çıkamıyorlar ve insanlar her zaman genç kalıyorlar. Fiziksel olarak formda, dinç ve diri bir şekilde görünüyorlar. İnsanlar kendilerini toplumun bir parçası olarak görmeye şartlandırılmışlar, kesinlikle bir birey olmaları, kendini gerçekleştirmeleri söz konusu bile değil. "Birey hissederse topluluk sendeler" anlayışı var. Ölüm sıradanlaştırılmış ve normalleştirilmiş. Ölüm korkusu kesinlikle yok ve ölüm çok güzel bir şeymiş gibi gösterilmekte ve insana hayatının hiçbir önemi yok. Öldükten sonra fosfor gazı elde etmek için cesetlerini yakılıyorlar ve ölerek topluma fayda sağlamış oluyorlar. İnsanlar kendi olmanın ne demek olduğunu bilmiyorlar. Kitaptaki önemli karakterlerden bir tanesi Vahşi, iki alfa bireyin çocuğu olan ve uygarlıktan uzak bir kentte "kötü yer" anlamına gelen Malpais'te yaşıyor. Buradaki insanlar yıkanmayı temizliği bilmeyen, pasaklı, dini inançlara, geleneklere, göreneklere sıkı sıkıya bağlı bir topluluk ve insanların gerçekten doğup öldüğü bir yer. John (Vahşi) ve annesinin uygarlıktan gelmiş olmalarından dolayı o bulundukları toplumda dışlanmışlardır. Vahşi cesur yeni dünyaya geçtikten sonra gördükleri içerisinde hayrete düşmüştür. İnsanlara özgür olmanın, birey olmanın ne demek olduğunu anlatmaya çalışmış ancak engel olmuşlardır. Denetçi Mustafa Mond güzellik, bilim, sanat ve dinin mutluluk ile uyuşmadığı için insanların bunlardan uzaklaştırılması gerektiğini savunmaktadır. Herkesin alfa olduğu özgür ve sorumluluk alabilen bir birey olduğu bir dünyaya mutsuzluk, savaş, hırs vs. olacağını düşünüyor. İrlanda örneğinde insanlar günde sadece 4 saat çalıştıktan sonra kalan boş vakitlerini doldurmak için bir şey bulamayınca karmaşaya kaosa neden olmuştur. İnsanların olabildiğince boş vaktin olmaması gerektiğini, insanların gerçeklikten ve güzellikten uzak durmaları için evrensel mutluluğun olması gerektiğini söyler. Bilim faydalı olduğu kadar zararlıdır da çünkü bilimin gelişmesi ile etrafta bombalar patlamaya başlamış ve böyle bir ortamda gerçek ve güzelliğin hiçbir önemi olmayacaktır. İnsanlar huzurlu bir yaşam uğruna her şeyden ödün verebilirler bu yüzden mutluluğun bedelin ödenmesi gerekiyordu bu da insanların özgürlüğünün, bireyselliğinin elinden alınması olmuştur. Buna karşı John mutluluğu değilde Tanrı'yı, şiiri, gerçekliği, özgürlüğü, iyiliği, günahı istediğini söylüyor. John'un hayata bakış açısına baktığınız zaman uygar olmayan bir dünyada yaşadığından geleneklere, yaşadığı toplumun kültürüne, Tanrı'ya bağnaz bir şekilde bağlı bir dindardır diyebiliriz. Hayatın savaşlar,hastalık, mutsuzluk, gözyaşı vs . bunlarla anlamlı olduğunu , bunlarla mücadele ederek onurlu bir hayat sürülebileceğini savur. Hatta Lenina'nın kendisi ile birlikte olmak istemesine hayretle ve öfke ile karşı çıkıp onu namussuzlukla suçlayıp döven birisidir. Uygar dünyaya ait bir alfa olan Lenina, herkesle birlikte olan cesur yeni dünyanın "herkes, herkes içindir." anlayışına sahip bir kadındır. Ona göre bir kişi sadece bir kişiye ait olmamalı ve bunu yadırgamamalıdır. John ise sevgiye kutsallık atfedip insanın sadece bir kişiye ait olması gerektiğini, namuslu olması gerektiğini savunmaktadır. Baktığımız zaman cesur yeni dünya ile uygarlıktan uzak Malpais toplumsal yapıda iki uç noktadır. Aslında olması gereken ikisi de değil, ikisinin ortasında bir yerdir. Zaten Huxley, bir röportajında kitabı yeniden yazacak olsa Jonh'a üçüncü bir seçenek sunacağını söylemiştir. Ama zaten kitap içerisinde bu belirsizliğin olması daha doğru bir yaklaşım olmuş aslında iki dünyaya karşı da bir eleştiri getirilmiştir.
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202167 okunma
·
23 görüntüleme
Adem okurunun profil resmi
Hocam emeğinize sağlık bir kısmını okudum, güzel olmuş. Yalnız birşey sormak istiyorum; Bu bir kitap özeti mi yoksa kitap incelemesi mi? Bence burdaki çoğu insanda ilkokul veya lise çağlarından kalma kötü bir alışkanlık var. İsteyen gider özetine bakar, bence emeğinize yazık. İnceleme daha çok kitabın sizde uyandırdığı duygular ile ilgili olmalı. Orda yazan şeyleri tekrar etmek ile doğru anlamda inceleme yapılmıyor diye düşünüyorum ve bu konudaki fikirlerinizi öğrenmek istiyorum.
Eccedentesiast okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Açıkcası ben özet olarak yazıyorum şimdilik böyle tercih ediyorum. Uygulamayı da okuduğum kitapların içeriğini unutmamak için ve özetlerime kolayca ulaşabileceğim bir not defteri olarak kullanıyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.