Böyle bir kitabı yazmayı başaran kişi ne kadar mutlu olurdu! O kitabı yazmak ne büyük emek gerektirirdi!
Bir fikir verebilmek için, en yüce, birbirinden en farklı sanatlarla karşılaştırma yapmak yerinde olur; çünkü böyle bir kitaptaki karakterlere hacim kazandırabilmek için her birinin farklı yönlerini göstermek zorunda olan yazarın, kitabını titizlikle, birliklerini sürekli yeniden gruplandırarak, tıpkı bir saldırı gibi hazırlaması, bir yorgunluk gibi ona tahammül etmesi, bir kural gibi kabullenmesi, bir kilise gibi inşa etmesi, bir perhiz gibi ona uyması, bir engel gibi aşması, bir dostluk gibi fethetmesi, bir çocuk gibi aşırı beslemesi, bir âlem gibi yaratması ve üstelik, açıklaması muhtemelen ancak başka âlemlerde bulunabilecek, önsezi bizi hayatta ve sanatta en çok duygulandıran şey olan o muammaları da göz ardı etmemesi gerekir. (s.335)
Bu alıntıdan sonra söylecek çok fazla bir şey bulamıyorum çünkü Proust’un verdiği emeğin karşılığını sözlerle ifade etmek benim için neredeyse imkansız...
Seriye başladığımda altı kitabı bir ay gibi kısa bir sürede bitirdim lakin son kitapla dört aydır beraberiz ve zamanı birlikte yakalamaya çalıştık... Araya ufak tefek okumalar girse de bu kitabı nedense bitiremedim ya da bitirmek istemedim... Belki de bunun nedeni Proust’un da dediği gibi kendimi okumaya başlamamdı...
Okumayı düşünenlere tavsiyem ön yargılarınızı bir kenara bırakıp bu edebi şölenin keyfini çıkarın, şimdiden keyifli okumalar...