Galib deyince nedense gözümün önünde, mum alevinden devasa yangınlara kadar boy boy ateş manzaraları canlanır; üzerime şerareler yağıyor sanırım. Ruhum Sevgioğulları yurdundan esip gelen yanık türkülerle çalkalanır. Bunun sebebi Galib'in , neredeyse üç dizeden birinde ateşe düşmüş olması, yahut ateşin binbir çeşidinden yanıcı ilhamlar devşirmiş olması belki de...
Bütün ömrü "Ah mine'l -aşk ( Aaah, aşktan ve aşkın elinden!..)" diye yanarak geçen Galib'in romanı da herhalde ateşle yazılabilirdi ki Kuğunun Son Şarkısı'nda da en geniş yer ateşe ayrılmış. Okurken o ateş sizi de yaksın; o aşkın yıldızları birer yalım olup kafanıza yağsın istiyorsunuz!