Gönderi

Arap aşiretleri, bir yüzyıl süreyle, İslamiyetin ilk başarılarını sağlamışlardır. İslam daha sonra İspanya'yı, Kuzey Afrika'nın kaba dağlıları Berberlerle fethetmiş, Fatımi Mısır'ını inşa etmiştir. Nihayet, kapısının önünde, adeta kendi evinin içinde bulduğu ve müslüman yapmaya başladığı Türk-Moğol göçebelerden faydalanacaktır. Türk paralı askerler, X. yüzyıldan itibaren Bağdat halifelerinin ordularının esas bölümünü meydana getirmişlerdir; bunlar olağanüstü süvari ve okçulardan olan harika askerlerdir. IX. Yüzyılda yaşamış olan büyük Arap yazarı Cahiz, onlara ilişkin unutulmaz portrelerinde, bu kaba insanlarla biraz alay etmektedir. Fakat tarih bir kez daha aynı olacaktır. Fakirler zengin, göçebeler şehirli olacak ve bunlar hizmetkarlıktan efendiliğe giden yolun bazen kısa olduğunu göstereceklerdir. Eskiden paralı asker, sonradan efendi olan Selçuklu Türkleri, sonra da Osmanlılar, İslamiyetin yeni hükümdarları olacaklardır. İstanbul'un alınarak başkent yapılmasıyla, güçleri kesin bir taban kazandıktan sonra, Batı, Osmanlı Hükümdarlarına "Büyük Senyör" veya "Büyük Türk" unvanını verecektir. Alanını kuşatan veya kesintiye uğratan ilkel halkları kendine çekmek, onları kullanmak, ama aynı zamanda onların şiddet eğilimlerinin altında ezilmek, belki de İslamiyetin kaderinin bir yasasıdır. Daha sonra her şey düzelmekte ve yaralar kabuk bağlamaktadır. Kavgacı ve etkili ilkel, İslamiyetin her şeye kadir kentsel hayatı içinde erimektedir.
Sayfa 77 - Toplumların İslam SüreciKitabı okudu
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.