Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

232 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Sevdiğiniz kişi için, sadece sizin cümlelerinizden oluşan bir defter tuttunuz mu hiç? Sevdiğiniz kişiye defter tutmadıysanız size bir sorum yok; fakat defter tutan arkadaşlar, siz tuttuğunuz o defteri sevdiğiniz kişiye verebildiniz mi? Ya da asla okutmayacağınızı bile bile bir kişiye ruhunuzu gösteren mektuplar yazdınız mı? Ben mi? Ben yaptım arkadaşlar. Hem 1 yıl boyunca, sevdiğim kişiye tarihler atarak onu her gördüğüm anı ve hissettiklerimi bir deftere yazdım hem de o defteri asla ilgili kişiye veremedim. Tabii benim için defter yazan bir kişi de oldu; ama bu eylemin öznesi ve en değerli parçası elbette defteri yazan kişidir. Neticede ise, psikolojik yükü ve duygusal yönü çok ağır basan, ölene kadar saklamayı düşündüğüm, ilerleyen yaşlarımda açıp okumak istediğim her iki defteri de maalesef evlendiğim zaman çöpe atmak zorunda kaldım. İşte yazarımız Oruç Aruoba da sevdiği kişiye bir takım "mektup"lar yazarak bir defter tutmaya başlıyor. Kitabımız bu defterden ve diğer devam defterinin birleştirilmesinden oluşan üç bölümlük bir eser. İlk bölüm, "Önce" isimli, sevgiliden önce yazılan yazılardan oluşan bölüm. İkinci bölüm asıl bölüm olan “İlişki Defteri.” Bu bölümde ilişkilere dair ne ararsanız içerisinde bulabilirsiniz. Üçüncü ve son bölüm ise, "Sonra" isimli sevgiliden ayrıldıktan sonra yazılan yazılardan oluşan bölüm. Yazarımız defter tutma eylemini kitabın daha ilk paragrafında şu şekilde mantıklı bir zemine oturtuyor ve dolayısıyla gerekçelendiriyor: "Her içtenlik çabası, gidiyor, dolambaçlı ilişkilerimizde kurduğumuz sahteliklere çarpıyor - sana bunun için yazmağa çalışıyorum (konuşmalar herzaman sahteliğe, yapmacıklığa, çünkü geçiciliğe açıktır; oysa yazı kalır). Daha önce başlamıştım; farklı bir anlamda sürdürüyorum bu 'mektup'u." Kitabın konusu her ne kadar Oruç Aruoba'nın sevgilisi ile ilgili yazdığı 'mektup'larmış gibi görünse de yazar, yaşamış olduğu ilişkiden yola çıkarak tüm ilişkilere yönelik etkileyici ve yerinde tespitler yapıyor. Bunu yaparken şairane bir üslup kullanarak her sayfasında sizi düşünmeye sevk ediyor. Zaten yazarın bir filozof olduğunu da göz önünde bulundurursak, filozof bir kişinin şairane bir üslup kullanmasının ne kadar değerli olduğunu tahmin edebiliriz. Ayrıca yazar kitapta defalarca okuyucuya “Ey okur” diyerek sesleniyor. Bu sebeple okurken kendinizi kitabın içerisinde üçüncü bir kişi olarak hissediyorsunuz. Yazar böyle yapınca siz de orada durup düşünmeye başlıyorsunuz. Benim ilişkimde veya ilişkilerimde de bunlar bunlar yaşandı mı diye düşünmeye başlıyorsunuz. İşte böyle aktif bir katılım içinde olmak çok daha verimli bir okuma sağlıyor. Biraz da yazardan bahsetmek gerekirse, Oruç Aruoba'nın okuduğum ilk kitabı olmasına karşın kendisi hakkında oldukça olumlu izlenimler elde ettim. Kelimelerle adeta bir oyuncak gibi oynayabilmesi, bazı kelimeleri eğip bükerek hiç akla gelmeyecek anlamlara varması gerçekten muazzamdı. Nasıl oluyor da coğrafyamızda yaşayan bu kaliteli yazarlardan bihaber şekilde hayatımızı sürdürüyoruz, anlayamıyorum. Özeleştiri yaparak daha doğru soruyu kendime sormam gerekirse, nasıl oluyor da hiç tanımadığım Oruç Aruoba hakkında kafamın içerisinde olumsuz bir önyargı taşıyabiliyorum. Bu konu gerçekten sosyolojik olarak araştırılması gereken bir konu. Emin olun, birçoğumuzun kafasında birçok yazarla ilgili o yazarı hiç okumamamıza rağmen olumsuz yargılar mevcut. Nasıl gerçekleşiyor bu durum inanın bilmiyorum; ama kafamızın içerisinde parçalamamız gereken daha çok atom var... Herkese keyifli ve önyargısız okumalar dilerim.
İle
İleOruç Aruoba · Metis Yayınları · 20183,354 okunma
··1 alıntı·
1 artı 1'leme
·
3.672 görüntüleme
Gül okurunun profil resmi
Öncelikle kalemine sağlık. Seni yeniden aramızda görmek çok güzel, umarım corona gidince tekrardan kaybetmeyiz seni. :) Ben duygusal yorumdan ziyade senin de incelemeni fırsat bilip ülkemizde bunca değerli olan ama tanınmayan Oruç bey için birkaç kelam etmek isterim. Müsaadenle :) Aruoba, ülkemizde Ulus Baker (neredeyse on kişiden biri tanır) gibi çok çok az tanınan ama aslında tanınması gereken çok önemli bir düşünür. Ludwig Wittgenstein gibi bir dehanın kitaplarını dilimize kazandıran biricik insandır ve ona Türkiye'nin Nietzsche'si derler. Gel gör ki, kimse okumaz sözü bir yana pek kimse bilmez bile onu. Birkaç şiirini gören çoğu kişi de dediğin gibi ön yargı ile yaklaşırlar kendisine. Sebebi de, şiirlerinin çoğunda Japonların meşhur şiir formu olan Haiku'yi kullanıyor olması. - Kısalık, yalınlık az söz ile çok şey anlatma sanatı - Ama aslında Orhan Veli, Melih Cevdet gibi isimler de kullanır bu biçimi. Yalnız Oruç bey daha çok felsefik temalar işlediği için pek de anlaşılmaz o yuzden uzak kaçılır. Manas yazdıktan sonra sözün özüne geleyim artık :) Hala hayatta olan böyle değerli isimler okunsun, okutulsun. Senin vesilenle çokça kişiye ulaşacak bu isim. Teşekkürlerimi sunuyorum. :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Sizleri görmek de çok güzel.... Oldukça değerli bir katkı sundun ama yorumda kalmasın lütfen. Mutlaka zaman bulduğunda bir paylaşım yapmalısın... Türkiye'nin Nietzsche'si diyenler kadar, Nietzsche'nin peygamberi diyenler de varmış :)
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Homeless okurunun profil resmi
Ben ''X kişisi üzerine diyalektik konuşmalar" başlıklı toplasan 100 sayfa edecek, ileride baktığında yanlışlarını, doğrularını benim gözümden görebilsin, değerlendirsin diye yazılar yazmıştım. Sonuç olarak bir kısmını okuyabildi gerisi kaldı. İleride tekrar dener miyim bilmiyorum ama bu kitabı okuyacağım. Bu ara okumaların şairler üzerinden ilerliyor. Eline sağlık, tekrar inceleme yazmaya başlamış olmana sevindim. ✌
Semih Doğan okurunun profil resmi
Sen biraz daha bilimsel çalışma yapmışsın gibi :) İleride tekrar denemek istersen kendine engel olma. Kararı geleceğe bırak... Yeni kitap siparişlerim gelene kadar evdeki unutulmuşlara bakıyorum. Çok teşekkür ederim...
2 sonraki yanıtı göster
Esther. Sema okurunun profil resmi
Oruç Aruboa'yı okumaya başladığım bu dönemde bu inceleme bir yandan çok iyi geldi bir yandan da aşırı almaya istek oluşturdu. İyi mi kötü mü bilemedim.:) Yazılan defterleri/yazıları ben geri dönüp okuyamıyorum. Bu bana acıdan başka bir şey vermiyor ne yazıkki. Bundan dolayı da genelde belli bir zaman sonra yazdıklarımı okur ve yakarım. Bir nevi meditasyona dönüşen bir şey. Önyargı konusunda ise etraftan gelen şeylerden oluyor genelde önyargı. Geldiğinin farkında olmuyoruz ama bir şekilde bilinçaltına yerleşiyor. Kasten yapılmıyor bazen. Mesela ben Orhan Kemal'i hiç tanımıyordum ama okuyasım gelmiyordu. Sanki öyle başarılı değilmiş gibi geliyordu. Nerden/niye böyle düşündüğüme dair bir fikrim yok. Oysa bir okudum ki aman o nasıl bir kalem dedim. Yapılacak en iyi şey üzerine gitmek sanırım. İnceleme için teşekkürler.:)
Semih Doğan okurunun profil resmi
İyidir iyi. Tek kitabını okudum; ama değerli bir yazar olduğuna eminim. Bence sen de seveceksin :) Yakın zamanda yazdığın yazılarsa acı verir tabii ama 2-3 yıl sonra okuduğunda mutlaka tebessüm ettirecektir. Hatta kendini her seferinde çocukluk etmekle de suçlayabilirsin :) Lütfen yazdıklarını yakma! Çok güzel yazılarını okuduğumu hatırlıyorum. Lütfen sakla. En kötü ihtimalle gelecekteki Sema'yı gülümsetebilmek için sakla...
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yasee okurunun profil resmi
Defter değil ama duygularımı anlatan bir mektup yazıp, gidip kendi ellerimle vermiştim. Sonuç olarak ben seni o şekilde görmüyorum diyip 2 sene sonra (aydınlanma yaşamış olmalı ki) tekrar denemek için dönmüştü. Bi de üzerine küstah küstah "bence sen de hala seviyorsun, bi kibrit çaksam alev alır tekrar duyguların demişti" Ben de "istiyorsan benzin dök kıvılcım bile çıkmaz" diyip yol vermiştim 😅 Bu da böyle bi anım 🤷‍♀️ İnceleme için ayrıca teşekkürler ve kalemine sağlık. Gerçekten özlemişiz incelemelerini okumayı 😊
Semih Doğan okurunun profil resmi
:) Söz uçar yazı kalır, derler ya, senin yazdıkların da okuyan kişinin kafasında yer etmiş belli ki. Unutamamış o cümleleri... Erkeklerdeki küstahça özgüvene şahit olmuşsun. Umarım bundan sonra daha aklı başında olanlarla muhatap olursun :) Teşekkür ederim.
Yağmur. okurunun profil resmi
En son değindiğin konunun niçinini ben de en az senin kadar merak ediyorum abi, bu yazara karşı özellikle bir önyargım var benim de. Ancak her zaman olduğu gibi senin 8+ puan verdiğin hiçbir kitabı sevmeyeceğimi düşünmediğim gibi yapısı ve konusu itibariyle kesinlikle hitap edecektir bana da. O duygu dolu defterlerin ziyan olmasına çok üzüldüm keşke saklayabilme ya da en azından öznesine verebilme şansın olsaymış. Tabii bir eşin evlerinde öyle bir defterle karşılaşma düşüncesi...oh no... Mektup yazmayı çok severim, birçok arkadaşım almıştır benden birkaç zarf illaki. Bence ne yazarsan yaz teknoloji çağındayken öyle bir emek vermek ve bunu ulaştırmak çok değerli iki taraf için de. Verebilmeyi dilediğim mektuplar var benim de bir defterimde, kendisiyle arkadaş olduğumdan imkanı yok tabii onlar yanmaya mahkum :d üzerinden zaman geçtikten sonra kurtulabilmek en acısızı gibi, ileriki yaşlarımda bakacağım çaresine :D günlüğe çevirdim ne uzadı bu yorum aa sitede seni böyle aktif görmek çok güzel abi, daha çok görmek dileğiyle. Sağlıcakla *-*
Semih Doğan okurunun profil resmi
Senin de seveceğine eminim. Hatta sana özel, anlayacağın dilden konuşayım, bence Ahmed Arif'in 1 gömlek altı... Evet, evde "oh no" yaşanmasın diye çöpe attım ben de zaten :) Kime yazmış olursan ol, benim gibi bir durumla karşılaşmadığın sürece, bence o yazıları atman için bir sebep yok. İleride seni gülümsetecek yazılar onlar. Lütfen sakla! :)
Sezen B. okurunun profil resmi
Sevdiğim kişi için hiç defter tutmadım âmâ evlendikten sonra, beni üzen bir durumu bağırıp çağırarak anlatmak yerine eşime mektup yazıp onun görebileceği yerlerde bıraktığım olmuştur. :) Şimdiye kadar iki kere oldu gerçi ama işe yaradı. :) Senin deftere üzüldüm doğrusu. Kadın olsun erkek olsun illa ki geçmişte yaşanmış bir gönül durumu oluyor. Kıskançlığa ya da huzursuzluk yaratmaya gerek yok. İki tarafın da birbirinin geçmişine saygı duyduğu günler uzak değildir umarım. Bu arada önce senin incelemen aşağıda da Gül'ün açıklamaları kitabı okuma listeme almak için yeterli oldu. Teşekkür ederim. Ellerine sağlık. :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
“Lütfen çoraplarını koltuğun/komidinin üzerine bırakma!” yazdığını düşünüyorum? :) Her evlilikteki ilk problemlerdendir :) Aslında kıskançlık durumu sayılmaz. Çünkü hiç haberi olmadan ben kendim kararı verdim. Hala da haberi yoktur zaten. Beğenmene sevindim. Umarım sen de okuduğunda beğenirsin. Teşekkürler.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.