İncelik
Resulullah (s.a.v.): “Abdurrahman b. Avf’ın cennete emekleyerek girdiğini gördüm.” buyurduğunda zannetme ki O bu durumu gözleriyle görmedi; bilakis uyuyanın rüyada görmesi gibi o da -Abdurrahman b. Avf mesela o sırada bedenen evinde uyuyor olsa dahi- uyanıkken bu durumu öylece gördü. Uyku bâtın-ilâhî nur üzerinde duyuların sultasını kırdığı için böylesi müşahedelerde tesirlidir. Nitekim duyular bâtın-ilâhî nuru meşgul eder, onu duyular âlemine doğru çeker, yüzünü gayb ve melekût âleminden döndürür. Bazı nebevî nurlar kimi zaman öyle kuvvetli, öyle baskın olur ki duyular onları kendi âlemine çekmekten âciz kalır ve meşgul edemez. Böylece peygamber başkasının uykuda gördüğünü uyanıkken görür. Sonra bu nur kemâlin zirvesinde bulunursa idrâki yalnız gözle görülenlerden ibaret olmaz, bunlardan sırra geçer, imanın cennet diye isimlendirilen âleme, zenginlik ve malın ise süflî âlem olan şu hayata doğru cezbettiği kendisine keşfolunur.
Dünyevî meşgalelere doğru cezbeden daha kuvvetli veya öbürünü engelleyici nitelikte ise, cennete doğru gidişe sekte vurur. Eğer iman cezbedi- cisi diğerinden daha kuvvetli ise, kişi cennet yolunda zorluk ve yavaşlık ile birlikte ilerler. Bunun şehadet âlemindeki misali ise “emeklemektir. Böylece sırların nurları Peygambere hayal camlarının (zücâcât) ardından zuhur eder. Burada Resulullah’ın (s.a.v.) müşahedesi Abdurrahman b. Avf ile sınırlı ise de, hükmü yalnız Abdurrahmana mahsus değildir. Bilakis basireti kuvvetli ve imanı muhkem, serveti de imanıyla yarışacak kadar çok olan, ancak iman kuvvetinin ağır basmasından dolayı servetinin imanına mukavemet edemediği herkes için bu durum geçerlidir.
İşte bu sana peygamberlerin suretleri görüş ve su- rederin ardındaki mânâları müşahede ediş keyfiyetini gösterir.