Gönderi

Haydarpaşa Kılçıklı Bir Balıktır Hiçbir Yerde Yetişmeyen!!   Uygurlar kurdukları şehirlere balık adını verirlermiş. Zira balık, İslam öncesinde “sığınak” ve “kale” anlamına gelirmiş. Sığınak ve kale… Tuhaf! Sözlüklerin “insanların yaşaması ve ülkenin savaş gücünün devamı için zaruri canlı ve cansız kıymetleri korumak maksadıyla inşa edilen yer “olarak tanımladıkları sığınak, benim nazarımda kuvvet sahiplerini, yani muktedirleri muhtaçlık içindekilere karşı anaçça tutum almaya zorlayan bir mekândır. Kusuru,  yaşamak için tasarlanmış yerler olmayışıdır. Ana karakterleri  ‘geçiciliktir; temel ihtiyaçlara ilişkin noksanlığı tahammül edilebilir kılan da zaten budur. Sığınaklarla kaleleri ayıran şey, mevcut canlı ve nesneleri ‘koruma’ yahut ‘savunma’ yaklaşımları değildir. Fark birinin pasifliğinde, diğerinin doğurganlığında saklıdır. Sığınaklar dişil nitelikler taşısalar da pasiftirler. Beklemek esastır. Beklemek ve sabretmek… Kaleler eril vasıflara sahipse de doğurgandır. Üretim ilişkilerini burada kurmak, dahası bir hayat sürmek kalelerde mümkün, sığınaklarda zordur. Vaktiyle şehre balık adını verenler, bugün bendenize ilham verdiler. Evet, Haydarpaşa bir balıktır! Ayakları denize değen, kalesiz bir kale, sığınaksız bir sığınak, ama yine de has bir balık!   Ayakları denize doğru diyorum; zira kıyısı var. Bir kısrak başı gibi uzanmasa da denize… Boğaz’ın misafirperver ev sahibi sanki… Geçirdikleri, misafir ettiklerinden daha fazla…   Marmara’da Bir Balık Olarak Haydarpaşa Murat Batmankaya heyemola yayınları
Heyemola yayınlarıKitabı okudu
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.