Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

724 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Oğuz Atay'ın en sevdiğim kitabı, ölümsüz eseri Tutunamayanlar için bir inceleme yapamamış olmanın huzursuzluğunu yaşıyorum uzun zamandır. Kitap benim en sevdiğim kitap, hayatımın romanı fakat onu inceleyebilecek cesareti kendimde bulamadım. Sonunda yeniden okuyup, kendi yorumumla inceleme paylaşmaya karar verdim. Oğuz Atay kitaba başlarken "Sevin için, Ural'ın hatırasına" diyerek, romanını atfetmiş. Sevin zaten çoğunuzun bildiği gibi Oğuz Atay'ı yazmaya teşvik eden, eserlerinin çevirisini yapan, her zaman ona en büyük desteği sağlayan Sevin SEYDİ'dir. Kendisinin Oğuz Atay'ın hayatında yeri büyüktür, burda bahsederek konunun dışına çıkmak istemiyorum ama Atay severler muhakkak araştırmalı, yazarın hayatındaki önemini kavramalı. . Ural' a gelince; o romanın asıl etfedildiği kişi yani Ural ÖZYÖL yani gerçek hayattaki tutunamayanlardan sadece bir tanesidir. Oğuz Atay'ın yakın bir arkadaşıdır ve Tutunamayarak intihar etmiştir. Yazarın deyimi ile Ural, birazcık Selim'dir. Birazcık diyorum çünkü Selim bir tek tutunamayan değil de; birçok tutunamayanı bünyesinde barındıran bir Tutunamayanlar topluluğudur. . Sonun başlangıcı kısmında herhangi bir gazetenin 4.-5. sayfasında yer alan kayıp haberinin önemsiz görünüşüne vurgu yaparak, günlük yaşantıdaki olayları önemseme durumumuza dikkat çekiyor. "Turgut ÖZBEN isimli şahıs, iş için çıktığını iddia ettiği yolculukta ortalıktan kayboldu. . " bu kadar okuduk geçtik. Ama halbu ki o bir kayıp sonucu delirmekteydi, yalnızdı, kendisini anlayan kimse yoktu, roman kahramanları ile mubabbet ediyordu, en yakın dostu Olric her zaman yanındaydı (ya da içinde) . . Yayıncının Açıklaması başlığı altında yer alan açıklamada kitabın tarzı hakkında bilgi veriliyor. Kitap anokronizm ( geçmiş ile şimdinin aynı zamanda işlenmesi) tarzında yazılmış ve bu yönüyle ilk post-modern roman özelliğini taşıyor. Aklınızda bulunsun Türkiye'nin ilk post-modern romanı Tutunamayanlar'dır. Bu ilk kısımlarda Turgut'un gördüğü "Apdülhamid Rüyası"nda kitabın eleştirdiği konu hakkında önemli bir ipucu veriliyor. Turgut rüyada Apdülhamid'den korkar, hatta onun yanında şeytansı bir köle (Dilazer) bile tasarlar . Burda yazar eğitim sistemine ince dokunuşlar yapar çünkü Cumhuriyet devleti Türkiyesi'nin okul mevzuatı Osmanlıya, Öz Türkçeye, Apdülhamid'e biraz düşmandır. Yazar zaten Cumhuriyet öncesi Türk yazarlarını, eski Türkçe'yi romanında konuk ederek, ayrım gözetmeksizin tarihimizi sevmemiz ve benimsememiz gerektiğine dikkat çeker. Fakat bir yandan da Osmanlı'da yaşayan Dilazer kölelerin hayatını eleştirir. Dilazer sorgusuz sualsiz itaat ediyor ve saltanat devamlılığını böyle kölelerle sürdürüyor. Turgut Apdülhamid'e "siz neden halen yok olmadınız? " diye sorduğunda, "çünkü sizin Dilazer gibi bir köleniz yok." cevabını alıyor. Bunun üzerine Turgut herşeye muhalefet eden, sorgulayan, akıl oyunları yapan, kendinden, öz benliğinden Olan Laik bir Dilazer yaratıyor: Olric. Olric laik bir Dilazerdir. Kölelikten çıkıp birey olma statüsüne gelmiştir. Turgut oradan oraya Selim'in izini sürerken onu sürekli yanlış yorumluyor, başvurduğu kaynaklar da yanlış bilgiler veriyor ve bir sürü Selim ortaya çıkıyor. Gerçek Selim günlüklerde bile yok çünkü kitap Gerçek-üstü tarzda kaleme alınmış. Yani çoğu yerde hayaller-gerçekler, anılar-rüyalar, doğrular-yalanlar birbirine karışıyor. Kitapta birden çok anı ve oyun yazarı var ve bunlar ne zaman anı ya da oyun yazacakları konusunda özgürler. Nereden ne çıkartacağı okuyucunun seçimine bırakılmış. Olaylar Selim'in etrafında dönse de, en büyük Tutunamayan Turguttur. Çünkü kendisi için dünyanın en saf, en temiz en en. . en insanı Selim; bu hassas insanın varlığından habersizmiş gibi görünüyor. Selim kimsenin kendisi ile ilgilenmediği hakkında dert yanıp dururken, insanların ilgiyi fark etmediğini söylerken, büyük bir yanılgıya düşer çünkü bu hataları yapan, etrafının farkında olmayan asıl kendisidir. Oğuz Atay Selim'i tasarlarken
Franz Kafka
Franz Kafka
'dan çok yararlanmış. Yararlanmış derken; hem eserlerinden hem de biyografisinden faydalanmış. Selim tam da Kafka gibi mızmız biri ve küçük olayları kafasına takarak insanları canından bezdirmeyi güzel beceriyor. Ama Franz Kafka kadar can sıkıcı değil, biraz yenir-yutulur yanı var. Franz Kafka'dan da Selim'den de nefret ediyorum çünkü benim gibiler. Nefret ve sevgi çok iç içe, hayatımdaki önemleri büyük. Asla Turgut Kadar eğlenceli bir deli olamayacağım biliyorum ama o bizim en dirayetli Tutunamayanımız. Hepimizin hayatını yazmak ve anlatmak için tarih öncesi arabasının bagajında sakladığı sonsuz evrak ile, sislerin arasından birgün çıkıp gelecektir. O Tutunamayanlar'ın Mesih'i, Selimler'in Mehdisi'dir. Bu arada İsa da bir Tutunamayanlar mensubudur ve en büyük temsilcilerimizdendir. Zira onun kadar az anlaşılan, onun kadar kötülüğe uğrayan; ama hiç bir karşılık vermeyen, onun kadar az düşmanlık besleyen, ondan az kindar başka kim vardır? Kendine kötülük yapan insanları kurtarmaya gelmesinden belli değil mi ne kadar temiz yürekli olduğu?. . Sıradan insanların, sıradan hayatlarını anlatıyor bu roman. Öyle çok akıcı, çok sade bir dili yoktur. Ama katkısı asla azımsanacak seviyede değildir. Tarihe şüphe ile yaklaşmanızı, belgelere şüphe ile yaklaşmanızı, insanları değerlendirmenin kolay olmadığını; aksine dünyanın en zor işi olduğunu, deliliğin dünyadaki en mantıklı şey olduğunu, hayatın oyunlardan ibaret olduğunu, kitapların önemini, çiçeklerin önemini, betonun zararlarını, toplu mezarlıkları, üst üste inşa edilen mimarinin kasvetini, bir insanın asla bir insan olmadığını, nasıl kendinize derinlik katacağınızı, hassasiyetin ne olduğunu, paygamberlerin dahi kutsal olmadığını, ilgi ve alakanın önemini, sevginin önemini. . yahu bir kitabın güzel olması için başka nelerden bahsetmesi gerekiyor? Oğuz Atay'ın dediği gibi, muhtemelen çok doğru karar verdiğimi, onu anladığımı söylerken; asla anlamanın yakınından geçmiyorum, biliyorum. Ama bu kitap bizim içimizdeki bir insanın ürünü. "Kenarlarında dünya kadar boşluk olan, anlaşılır, akıcı, ferahlatıcı" bir kitap değil, evet. Ama benim kitap anlayışıma göre Oğuz Atay Dosto'yu da cebinden çıkarır, Kafka'yı da, Tolstoy'u da. . çünkü onların hiç birinde böyle bir zekâ ürünü yok. Ama neden onlarla aynı seviyede görünmüyor onu da söyleyeyim; Devrim arabalarında bir anekdot vardır bilmem izlediniz mi? "Türkiye'de hiç bir başarı cezasız kalmaz evlat." diye sonlanıyordu. İşte mesele tam da orda anlatıldığı gibi. Tutunamayanlar anlaşılmanın önemini vurgularken yanlış anlaşılmanın kurbanı oldu. Tüm melankolikler, intihar etmek isteyenler bu başlık altında toplandı. Evet kırık hayatları anlatıyor ama intihar etmek gerektiğini, hayatın yaşamaya değmediği fikrini lanse etmiyor. Aksine bir sürü kitap tavsiyesi, tarihî olay, destan. . ortaya atarak bunlar hakkında içinizde merak uyanmasına sebep oluyor. İnsanlar onu hayatın önemsizliğinden bahsediyor sandılar, ama O; hayatın nasıl önemli hale getirileceğinden bahsediyordu. Öyle olmasaydı Oğuz Atay kafasındaki tümör ile mücadele ederken halen eser vermeye, 'Turkiye'nin Ruhu'nu yazmaya gayret eder miydi? Benim kullanıcı ismim "Tutunamayanlara tutunmak" çünkü bu kitap sayesinde gerçek anlamda hayata tutundum. Süleyman Kargı gibi felsefe yapmayı, Metin gibi enstrüman çalmayı, Turgut gibi birken bin olmayı;kendimle vakit geçirmeyi; yalnız kalmak konusunda ustalaşmayı.. merak etmeyi ve onların ardına düşmeyi öğrendim. Bilgiye aç olmak gerektiğini öğrendim. Öğrenmeyi öğrendim. . Biri çıkıyor; "Oğuz Atay abartıdır" diyor. Neden? Çünkü insanlar onu kasvet dolu bir insan olarak yansıtıyor. Halbuki Oğuz Atay, Cem Yılmaz'ın referans aldığı bir insandır. Espiri ve kahkaha doludur. Hayat doludur hayat. . Keşke "Oğuz Atay abartıdır." diyen insanları engelleyecek kadar asabi ve tahammülsüz olmasam, keşke onlara Oğuz Atay'ı anlatacak kelimelerim olsa ama maalesef yazarın da dediği gibi "Kelimeler bazı anlamlara gelmiyor" , bir türlü yetmiyor. Oğuz Atay abartı değildir canım, o dünyanın en iyi yazarıdır. 'Umarım istediğim gibi anlatabilmişimdir.' diyeceğim ama istediğim gibi anlatmak bir yana, söylediğim gibi; onun yakınından geçmek dahi imkansız. Alın, yavaş yavaş, sindire sindire okuyun. Sonuna gelince hayatınızın romanı olacak; bilmiyorsunuz, farkında değilsiniz. Kitap sıkıcıdır diyenlere de inanmayın. Sıkıcı değildir; 'sıkıcı kitap oyunu' oynuyor bize. Bitince öyle olmadığını anlıyorsunuz, şayet anlayarak okuduysanız.
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
'a tutunmanız dileğiyle. . Kitapla kalın, hoşça kalın. .
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,5bin okunma
··
2.356 görüntüleme
Adem okurunun profil resmi
https://1000kitap.com/yilmazeynep ; Müsaadenizle yorumumu buraya yazmak istiyorum ki, neden Oğuz Atay'ın en iyi yazar olduğunu söylediğim hakkında bir açıklama olsun. Öncelikle elbette benim "en iyi" konusundaki yargım öznel bir yargı. Yani kimseye yönelik herhangi bir dayatma söz konusu olamaz. Sadece Dostoyevski ve Atay kıyaslamasına bakacak olursak genel eser verme anlamında Dosto'nun çok önde olduğunu görürüz. Çünkü Atay 43 yıl yaşamış 7 eser kazandırmış, Dosto 59 yıl yaşamış 12 roman ve 20ye aşkın öykü kazandırmıştır. Ama öbür yazarlar ile eser kıyaslaması yapıldığında görülecektir ki Oğuz Atay gayet başarılıydı. Fakat yerli-yabancı yazar kıyas yelpazesini daha da genişletip Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Fakir Baykurt, Aziz Nesin.. gibi yazarları işin içine koyunca Türk Edebiyatı Yazarları'nın bireysel olarak eser verme ve eserlerin içerik anlamında başarısı konusunda hakettiği değeri görmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Benim incelemede bahsettiğim "en iyi yazarlık" ise minimal anlamda yani eser kıyaslaması babında kullanılmıştır. Dostoyevski kitaplarına baktığınızda insanların iyiliği ve kötülüğü müşterekçe içlerinde bulundurduklarını görürsünüz. Ama Dosto'nun kitaplarında karakterlerin ne zaman iyiyi, ne zaman kötüyü düşündüğünü çok net bir şekilde tahayyül edebilirsiniz. Ve Dosto'nun kusurlu karakterlerinin çoğunlukla iyi mi yoksa çoğunlukla kötü mü olduğu hakkında kafanızda fikirler belirir. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar isimli eserinde ise asla böyle bir yargıya varılamaz. Yani insanın belli bir zamandaki düşünceleri ile ilgili mantıklı bir önerme görülemez. Ben bir psikanalist, bir psikiyatri değilim fakat kendi gözlemlerimden şunu çok net görüyorum ki insanlar anlamsız varlıklardır. İnsanları anlamak inanın dünyanın en zor işidir. Ve Tutunamayanlar insanın anlaşılmazlığını harikulade bir betimleme ile okuyucuya sunuyor. Dosto için "psikologların psikoloğu" denerek kendisinin psikoloji konusunda onurlandırıldığını çok duymuşsunuzdur. Ama inanın bana hiç bir eserinde Tutunamayanlar'da bulunan psikolojik analiz bulunmamaktadır. İkinci olarak Franz Kafka'nın bahsettiğiniz eserlerinin bir kısmını okudum, bir kısmı hakkında da yeterli miktarda bilgi sahibiyim. Ama Franz Kafka'yı net bir şekilde analiz edebilmek için şu üç eseri okumanız yeterlidir; Feliceye Mektuplar, Milenaya Mektuplar, Dönüşüm. Her iki mektup metni de Kafka hakkında büyük biyografik bilgiler taşımaktadır. Mektupları okuduğunuzda göreceksiniz ki en küçük bir mektup aksaklığı Kafka'yı çıldırtmaya yeterlidir. " Neden mektup yok, seni ne kadar sevdiğimi anlamıyor musun, sen beni sevmiyor musun.." gibi cümleleri peşpeşe sıraladığını da göreceksiniz o zaman. Kafka kendisini her zaman yeriyor. Sürekli karşısındaki insana "bana nasıl katlanıyorsun" minvalinde cümleler sarfettiğini de göreceksiniz. Felice'ye gönderdiği mektuplarda Dönüşüm kitabından çokça bahsediyor ve bu böceğin kendisi olduğunu, kimsenin kendisini samimi duygular ile sevmediğini ifade ediyor. Selim de böyledir işte. İçi hep kasvet doludur, kendisi ve çevresindeki insanlar için sürekli olumsuz düşünür. İncelemede duygusal davranıp kendimi de işin içine koymuşum ama maalesef hâlen bu düşüncem geçerli ve gayet de samimiyim. Kötü ve iyi şeyleri asla içimde tutamam, bolca kırıcı yönlere sahibim. Ama Selim-Kafka ile aramızda olan fark onlar insanları kaybetmekten korkarlar. Benim ise asla böyle bir korkum olmadı. Böylece eksik kalan hususlara tamamlayıcı nitelikte olmuştur umarım, keyifli okumalar 😊🙋‍♂️
Adem okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Sayın https://1000kitap.com/Nicelittledream 🙏🏻 İlk okuduğumda 4. Bölüme kadar zorlama bir şekilde okudum. Ve 4. Bölüm öncesini pek anlamamıştım. Kitabın dilinin ağır olmasının payı var ama o sıra inşaat işçisiydim ve aslında daha çok kendi yorgunluğumdan kaynaklanıyordu anlaşılmazlığı. Ama Selim'e ne olduğunu öğrenmek için sonuna kadar direndim. 4. Bölüm sonrası keyifli gelmişti. 2. defa okumadan kısa süre önce bir kayıp yaşamıştım; kuzenim intihar etmişti.. yaşadıkları Selim'in yaşantısından çok daha acı doluydu ama ortak yanları çoktu ve o da bir Tutunamayan'dı. Aşırı derecede yoğunlaşarak okudum. Eski Türkçe, Osmanlıca kelimeleri tek tek çevirdim, eksik ve anlaşılmayan hiç bir kelime bırakmamaya çalıştım. Sonra 3, 4.. her defasında bambaşka bir kitap okumuş gibi oluyorum. :) Birkaç defa okunmalı en azından ama asla yarım bırakılacak bir kitap olduğunu düşünmüyorum..
Sultannn okurunun profil resmi
Murat Kekili'nin bir şarkısı vardı. "Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz" diye. İnsanları intihara yönlendiriyor diye yorumlar yapılmıştı. Hani demişsin ya, "Tutunamayanlar anlaşılmanın önemini vurgularken yanlış anlaşılmanın kurbanı oldu. Tüm melankolikler, intihar etmek isteyenler bu başlık altında toplandı." İnsanlar, intiharlara hep bir sebep ararlar, bulamayınca da ya okuduğu kitabı, ya dinlediği müziği bahane ederler. Tutunamayanlar'ı okuyup da ona tutulmayan bence kitabı yanlış okumuş. Ellerine sağlık, güzel bir inceleme olmuş.
Adem okurunun profil resmi
Çok güzel bir katkı sağladınız Sultan Hocam, çok haklısınız... Teşekkür ederim güzel insan. 🙏🙏
Adem okurunun profil resmi
Şu anda alsanız da üstesinden gelirsiniz diye inanıyorum ama siz daha iyi bilirsiniz 🙂 Şimdiden keyifli okumalar dilerim. 🌸
Anna K. okurunun profil resmi
Çok hoş bir inceleme olmuş 👌 her ne kadar okurken beni çok sıksa da yine de söylediklerinize katılıyorum, bu sıkılmanın sebebi düşünmeme sebebiyet vermesiydi 😄 Bir de ben en çok Turgut'un kartlarını sevmiştim.. Kesinlikle uygulamak istediğim mükemmel bir buluş bence ama kimse anlamaz diye yapamıyorum maalesef
Adem okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. Benim iki kartım olurdu o zaman; birinde afedersiniz "d.o.g’der misin" yazardı, diğerinde "şu an konuşmak istemiyorum." ikincisine çok az ihtiyaç duyardım diye düşünüyorum. Gerçi pek gerek kalmıyor, söylemek ile aynı 🙄😄
2 sonraki yanıtı göster
şeeri okurunun profil resmi
Her ne kadar incelemenizin bazı yerlerine katılmasam da başarılı bir inceleme olmuş.Kaleminize sağlık :)
Adem okurunun profil resmi
https://1000kitap.com/yilmazeynep ; katılmadığınız kısımları merak ettim ? 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.