Gönderi

Öyle reformlar vardır ki içinden bir milletin bilgeliği ortaya çıkarken, diğer taraftan ihanetlerin en büyüğünü barındıranlar da vardır. Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz ederler. XIX.asrın sonu ve XX.asrın başında bu iki ülke benzer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı. İkisi de eski imparatorluk,kendine ait yapıları ve tarih içinde kendi yerleri belli olan ülkelerdi. İkisi de gelişmişlik bakımından birbirine yakın ve hem imtiyaz hem de yük olabilecek muhteşem tarihe sahip idiler.Tek kelimeyle bu ikili gelecek için hemen hemen aynı fırsatlara sahipti. Ondan sonra ülkede bilinen reformlar gerçekleşti. Başkasının değil, kendi hayatını yaşamak için Japonya ilerlemeyi ve geleneği birleştirmeye çalıştı. Türkiye ile alakalı olarak, onun modernistleri tam tersi bir yol seçmişlerdi. Bugün Türkiye üçüncü sınıf bir ülke, Japonya ise dünya milletlerinin zirvesine çıkmıştır. Yazı meselesinde Japon ve Türk reformistlerin gösterdikleri tavırdaki anlayış farkı, başka konulara nazaran,belki en açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Basitliği ve sadece 28 harfli olan Arap yazısı,(Osmanlıca) bu özellikleri sebebiyle dünyanın en mükemmel ve yaygın yazısıdır. Japonya kendi latinlerin(Romalılar) teklifini reddeder.O bütün reformlardan sonra ancak 46 işaret yanında 880 Çin ideogram(anlam belirten işaret) olarak tespit edilen ve karmaşık(komplike)olan kendi yazısını korur.Bugün Japonya'da okuma-yazması olmayan bulunmamaktadır, Türkiye'de ise -harf inkılabından 40 sene sonra- nüfüsun yarısından fazlası ümmidir. Bu durum bir sonuçtur ve bu konuda âmâ olanlar dahi görmeye başlamalıdır.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.