Bu olgu
karşısında kendi aşkı hiç kalıyordu.
Onun tanıdığı,
onun bildiği,
onun âşık olduğu
Joe gitmişti; onun o çocuksu yüzü, hayatının baharını yaşayan o körpe delikanlı yüzü,
o baldan tatlı o güzelim dudakları gitmiş,
onun yerine kart bir erkeğin suratı gelmişti.
Gergin, katı, çelikten bir surattı şimdi gördüğü:
Dudakları bir kapanın kenarları kadar acımasız görünen,
çelikten bir ağız;
içinde çelik ışıltısını taşıyan büyümüş gözbebekleriyle sabit bakan,
çelikten gözler.
Kart bir erkeğin yüzüydü bu...