Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1025 syf.
10/10 puan verdi
Profesyonel bir hasta
YAŞA, VAR OL KARAMAZOV! Adın çıkmış Karamazov'a! İnmez soyluya. Mujiklerin dilinde bile kötü anılır Karamazov adı. Şanın iyisi kötüsü olur mu? Oluyormuş, darağacının, sürgünün, kodesin, psikolojik çöküntülerin tadı damağına erişince anlaşılıyormuş. Masumiyetin, doğruluğun canı cehenneme, hele olaylar silsilesi birbirine uygunsa kanıtların da işlerliği o yöne kayıyorsa, katil kim ortada! Suçlu muhakkak kötülüğüyle nam salmış biri olmalıdır. Roman, iyi ve kötü arasındaki çizgilerin ve herkesin insanlığa olan inancının test edildiği bir dünyayı çağrıştırıyor. Dostoyevski romanına konu ettiği olayı yaşanmış ya da yaşanması mümkün bir olaymış gibi ele alır. Hatta öyle yeri gelir ki bu olayların yaşandığına dair kesin bir algı bile oluşur içimizde. Şu ana kadar okuduğum kitaplarında verilmek istenen mesajlar bağışlanmak ve vicdan muhasebesi üzerine kurulu varoluşçuluktur. Olay suç ve suçlar işleyen insanın etrafında başlar, sonra onun suçu neden işlediğini irdeleriz, sonra psikolojik anlamda baş ve yan karakterleri inceleme kısmı başlar. Roman ilerledikçe önümüze birçok karakter çıkar bu karakterler muhakkak bize tanıtılır, gözümüzde o karakterin bir yapısı oluşur. Yalnızca karakterler değil bir meyhane, memur odası, çiftlik, inek. Genel anlamda bunların üzerinde kısa da olsa durulur. İnsancıklar kitabında mektuplaşma üzerinden birbirlerini hayatta tutmaya çalışan iki insan profilini görmüştük, Öteki kitabında insanın iki kişilik üzerinden nasıl tutunmaya çalıştığını, Suç ve Ceza'da ise o an kendi içinde kabul gören bir cinayetin daha sonra insanı nasıl gıdım gıdım erittiğini, insanın asıl mahkemesinin kolluk kuvveti zoruyla hakim önüne çıkarıldığı mahkeme olmadığına şahit olmuştuk. Peki Karamazov Kardeşler bize ne anlatıyor? İlk olarak Dostoyevski karakterleri ve aileyi öyle cümlelerle anlatmış ki Karamazov'luk yapılan tüm olumsuz işlerin önüne çekilen perde niteliğinde. Baba Fyodor Pavloviç'ten doğan kötülük zamanla evlatların arasında da yayılarak insanların kaderine sirayet ediyor. Bir kitaba başlarken o kitabın yaşanmış bir olaya dayanıp dayanmadığına bakın. Kitap boyunca bir kurguyu mu yoksa yaşanmışlığı mı okuyorsunuz bu epey önem arz ediyor. Peki kitaba konu iş bu olaylar yaşanmış mı? Kısmen gerçek. Dostoyevski hayatını ve fikirlerini tamamen değiştiren Sibirya sürgünü sırasında tanıştığı bir adamın babasını öldürmesini unutamıyor olsa gerek tüm romanın kaderi bu olay üzerinden ilerliyor. Gerçekçilik kısmına ek yapılacak diğer bir husussa romanın herkes tarafından sevilen, sayılan Alyoşa'nın Dostoyevski'nin 3 yaşında ölen oğlu ile aynı ismi taşıması. Benzerlikler bu kadarla mı sınırlı kalıyor? Aslında Dostoyevski'nin dine ve din adamlarına olan yaklaşımını, Amerika ve Avrupa hakkındaki görüşlerini karakterler üzerinden yansıttığından üst perdeden bu gerçekliği de yakalamış oluyoruz. Dostoyevski diğer romanlarında olduğu gibi kendini tamamen kendini saklamıyor, karakterler üzerinden fikrini empoze etmeyi başarıyor. Her yazar elbet kendinden, fikirlerinden bir şeyler katar yazdıklarına ancak söz konusu Dostoyevski olunca bunu daha derin ve yoğun hissediyor okur. DİN Dostoyevski'nin sürgünden sonra dine olan yaklaşımının değiştiği ve yaşam şeklini de büsbütün olmasa da değiştirdiğini okuduk, öğrendik. Bu kitabında da din kavramı o kadar çok işleniyor ki bir başlık olarak açmasam olmazdı. Oğul Alyoşa'nın kilise yaşamı sürmesi, kendine rehber olarak edindiği Zosima'nın ona verdiği öğütler, İvan'ın tanrıtanımazlığı (tam olarak olmasa da) savunması, iyi ya da kötü tüm karakterlerin Tanrı, İsa ve Hristiyanlık üçlüsünden biri olmadan cümle kurmaması, işte tüm bu hususlar aslında Dostoyevski'nin yaşamının son demlerinde din ile nasıl iç içe olduğunu ve cümlelerinden yaşamına kadar nasıl sirayet ettiğinin göstergesi. Bunu Bir Yazarın Günlüğü kitabında da çok net görmüştüm. Bir diğer önemli husus da İvan'ın anlattığı Büyük Engizisyoncu hikayesinin antitezini sonraki bölümde ölüm döşeğindeki Staretz Zosima'nın vermesi. Resmen soru-cevap şeklinde ilerleyen bir süreç. Öyle bir kitap ki, okuyan ateist, deist, agnostik, nihilist, dindar, yarı dindar olsa da kapağı kapattığında yüzümde ''ne güzel bir kitap okudum ben''in tebessümünü bırakacaktır. Öncelikle "çoğunlukla" tamamen öznel olan bu kitap, dinden başka hiçbir şeyden bahsetmiyor. (!) Büyük Engizisyon Mahkemesi'nin monologu, Staretz Zossima'nın konuşmaları gibi, o kadar kesin, o kadar güçlü ve o kadar güzel ki, Haiti cumhurbaşkanlığı sarayında yaşanan 7.0 büyüklüğündeki deprem kadar yıkıcı! DİPNOT: İlyuşa'nın arkadaşı bilgiç Kolya'nın çok değil birkaç ay önce gündemimizi epey meşgul eden Atakan ile benzerlik göstermesi. Hatta neredeyse aynı diyebilirim. Yaşamın ilk çeyreğinde çok okuyan olarak çok da bildiğini ispata girişen bir çocuğun yaşadığı kimlik karmaşasının en temiz örneği olabilir. Karamazov Kardeşler her şeydir. Bir polisiye kitabı (Ahmet Ümit ve Grange hayranları için), bir deneme kitabı (Montaigne ve Camus hayranları için), insan ruhunun titiz bir şekilde incelenmesi (Dostoyevski hayranları için) umut ve hayal kırıklıklarının da payıyla belki de Dostoyevski sosyalistleri hiç ama hiç sevmiyor! Savcı İppolit Kiriloviç'in tahliller, durum değerlendirmesi ve psikolojik anlamda cinayetin tüm ihtimallerini karşılaştırmalı anlatımı cidden muazzamdı. Okurken çok büyük keyif aldım. Olayı savcıdan dinledikten sonra katilin kim olduğunu bildiğim halde ona hak vermemek elde değildi. Ancak aklıma takılan bir konu oldu savcı hem iddia makamı hem savunma. 1800'lü yılların Çarlık Rusya'sında aleni bir şekilde bazen hakarete, bazen de Karamazov ailesinin iç yapısına ilişkin şahsi yorumlar getirmeyi ihmal etmiyor. Adalet adına hareket edilebilir ama hakaret edilemez. Garip bir durumdu. Diğer yandan Rusya'nın en ünlü avukatının savunması da tribüne oynmanın ve demagojinin en naçizane örneklerindendi. Elinde çok zayıf materyaller olmasına rağmen tavşandan şapka çıkardı. İşe yaradı mı? Okuyun ve görün. Game Of Thrones gibi kitabın içindeki karakterlerin türleri, türevleri, karmaşaları o kadar çok ve yoğundu ki yarım kalmışlık hissi sardı. 1025 sayfa kitabın bir an için sıkmadı, bir an için ayrıntıların içinde kendimi boğulmuş hissetmedim. Şibumi kitabında mağara bölümü vardır mesela muazzam bir kitap olmasına rağmen o bölüm beni neredeyse boğmuştu, çoğu kitap bana bunu yaşattı. Ancak Karamazov Kardeşler bırakın o sıkıntıyı eksik kalmışlığıyla beni hayal kırıklığına uğrattı. Sorular, sorular aklımdaki sorular, aklımda bir kenarda, şimdi soruların cevabını verin bana: Mitya'nın akıbeti, İvan'ın akıbeti, Alyoşa? Tüm bunlar öyle yarım kaldı ki! Belki ömrü yetse bunun devamını yazardı Dostoyevski, kim bilir. Oğuz Atay gibi Dostoyevski de en önemli saydığı kitabını yazarken gözlerini yummuş. O sebeple en değer verdiği kitap olarak Karamazov Kardeşler kaldı geriye. Çoğu kitleye göre dünyanın en iyi kitabı ünvanına sahip Karamazov Kardeşler. Ya sizce? Suç ve Ceza'nın önüne geçebilmiştir bu kitap. Bence bir :) Sevgiler, saygılar, iyi okumalar :) SPOİLER: Kısaca Karamazov Kardeşler, kendime not: 19. yüzyıl Rusya'sında Tanrı'nın, özgür iradenin ve ahlakın etik tartışmalarına derinden giren tutkulu bir felsefi roman. Modernleşen bir Rusya'ya karşı kurulan inanç, şüphe ve akılla ilgili manevi mücadelelerin karmaşık bir draması. iyi ve kötü arasındaki çizgilerin ve herkesin insanlığa olan inancının test edildiği bir dünya. Karamazov kötülüğün nam salmış hali. youtube.com/watch?v=Hp4Aanx...
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202334,7bin okunma
··1 alıntı·
1.933 görüntüleme
Hale okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme yapmışsınız özellikle kitabın eksik kalması ve suç ve cezadan daha iyi oluşu konusunda katılıyorum Karamazov kardeşler gerçekten okuduğum en ustaca yazılmış kitaptı
Homeless okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim.
12 öğeden 11 ile 12 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.