Gönderi

İbn Sina ile Ebu'l Said Ebu'l Hayr akran, şimdiki tabiriyle çağdaş Allah'ın iki kuludur. Birisi tasavvuf diğeri ilim alanında "büyük" kabul edilir. Rivayet odur ki, bu iki büyük bir gün bir araya gelirler ve halvet olup görüşürler. Ayrıldıkları zaman ayrı ayrı sorarlar ikisinden de: Ebu'ul Said Ebu'l Hayr: Benim gördüğüm her şeyi o biliyor. İbn Sina: Benim bildiğim her şeyi o görüyor. Âlim ile ârif arasındaki farkı en güzel dile getiren anlatıdır belki bu. . Allah bilinmez ama tanınır. Allah'ı bilmek haşa mümkün değildir. Ancak tanıyabiliriz onu. Kendi derecemize göredir bu da. . "Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu" denilmiştir o yüzden. Kendini bilen değil, kendini tanıyan Rabbini de o ölçüde tanıyabilir. . O yüzden Şems, o sersemletici soruyu sormuştur: "Beyazıd-i Bistamî mi büyük, yoksa Hz. Peygamber mi?" Diğer taraftan Peygaber (sav) "Rabbi zidni ilmen", "İlmimi arttırır ya Rab" diye nida eder. İlmimi çoğalt değil ama arttır. Çünkü "İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı". O nokta "ene"ye ait olan bilgidir. Kendini tanımanın adıdır, kendine odaklanmanın. Ağyara bakan ilmini çoğaltır ama arttırmaz. Kendini tanımaktır kişiyi Rabbine yaklaştıran....
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.