Gönderi

İtaat
İtaat iradesinden vazgeçen için, dünyanın bütün hatalarını yapabilme özgürlüğüydü. İtaat kişinin kendi başına işlemeye asla cesaret edemeyeceği suçları gerçekleştirebilmesinin müthiş bir yoluydu. İtaat hergün farklı biri olarak uyanılan bir rüyaydı. Öyle bir rüyaydı ki insan kendini sürekli bir şeyler yaparken görüyor ama gerçekte onları kendisinin yapmadığını biliyordu. İtaat bir mucizeydi! Sıradan bir insanı alıp ona atom bombası arttırabilir, sonrada bütün dünyayı o insanın masum olduğuna inandırabilirdi. İtaat suçluluk duygusu ve vicdan azabının panzehiriydi! Herkes itaat etmeliydi. Hepimiz, itaat edecek birini bulup suçu ona atmalıydık! Herhangi bir ülkenin ya da bir çocuk çetesinin lideri bile olsak, itaat edecek birilerini bulmalıydık. Her şeyden önce akıl sağlığını korumak için bu şarttı. Yapayalnız bir imparator bile olsak, etrafımızda bize emir verecek tek bir insan bile olmasa, yine de bir yolunu bulup itaat edecek birini bulmalıydık. Tanrı bunun için vardı. Dünyanın bütün kralları, imparatorları, diktatörleri ve devlet başkanları itaat edebilsin diye! İtaat denilen çamaşır suyunu vicdanlarına döküp "Her şey Allahtan!" diyerek uykuya dalabilsinler diye! Hatta sadece liderler tanrıya itaat edebiliyordu. Çünkü diğer bütün insanlar hem liderin hem de tanrının buyruklarını yerine getiriyordu. Bütün mesele kime itaat edeceğini seçmekteydi. Tek bir seçim yapıp, gelecekteki bütün seçimlerden muaf olmak! Biraz da at yarışına benziyordu bu iş! İradeni kime yatıracağını bilmek gerekiyordu. Öyle bir lider olmalıydı ki, hiç bir krizde halkına dönüp "Bütün bunlar sizin suçunuz!" dememeliydi. Kendisine yatırılmış bütün iradeyi alıp sonuna kadar harcamalı ve kendi iradesini de, ona asla hesap sormayacak bir tanrıya devretmeliydi.
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.