Gönderi

330 syf.
4/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Biraz Aşk Biraz Mevlana Gelsin Popülerlik
Öncelikle kitaba yönelik hiçbir beklentim yoktu, sadece yazarı tanımak, dili nasıl kullandığını ve karakterleri nasıl işlediğini görmek istemiştim. Beklentimin olmamasının, kitap bittiğinde ne kadar doğru olduğunu anlamış oldum. Livaneli aşk ve cinayet romanlarını pek tercih etmediğini, bunun yerine bireyin iç dünyasına sızan bir yazarın kitaplarının daha verimli olacağını belirtiyor. Fakat bakıyoruz ki iç dünya çok yüzeysel kalmış, kitap resmen aşk ve cinayet romanına dönüşmüş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Karmaşıklığa mahal vermeden çok basit kelimeler ve cümlelerle anlatılan, tam bir ‘olay’ romanı şeklini almış olarak görüyoruz. Özellikle bir cümle beni inanılmaz bir şekilde rahatsız etti: “Böyle durumlarda, yani birisi korkunç bir sesle ‘korkunç’ diye bağırdığı zaman korkmak gerektiğini anlarım,” (sf.12) bu söz, adeta cümleyi nasıl uzatabilirim, romanı nasıl doldurabilirim sorularına yönelik kurulmuş gibi geliyor. Uzatalım uzatabildiğimiz kadar! "Bilim edebiyata yetişemezdi, hiçbir zaman yetişememişti ki zaten," bu karşılaştırma neden yahu, neden?? Bilimin edebiyata yetişme veya edebiyatın bilimi geçme gibi bir gayesi mi var acaba? Yeri geldiğinde ikisi de birbirinden yararlanmış olan ve gelişimlerini karşılaştıramayacak bir şekilde ilerleten iki alanı bu şekilde ele almak pek mantıklı gözükmüyor. Uzun zamandır yaşayan bir yazar okumadığım için ‘iPad’, ‘SMS’, ‘Google sağ olsun!’ gibi ifadeleri görmek, sanki dünyaya uzaylılar gelmiş de, ben de aniden onlarla karşılaşmışım gibi bir şok yaşattı. Tabii ki bu kitaba dair eleştirinin konusu olamaz. Günümüzde birçok yazarın ticari kaygı güderek sanat(!) eserlerini ortaya koyduğunu görüyoruz. Bunu Livaneli de aşk kelimesinin gittikçe ticari bir anlam taşıdığını söyleyerek açıklıyor. Ama romanımıza dönersek, Livaneli kendisiyle çeliştiğini görebiliriz. Hiç umulmadık bir anda, okuyucuyu duygulandırıp kitaba olan ilginin artması gayesiyle birden aşk ile ilgili anlatımlar çıkıveriyor. Tabii vazgeçilmez olan Mevlana sözleri de hemencecik olaya dâhil olmuş oluyor. Kitabın ana teması duyguların insan hayatında oluşturduğu tehlikeler iken, buna yönelik duygulara pek fazla eleştiri getiriliyorken, bir bakmışsınız nur topu gibi aşk anlatımları doğmuş… Okuyucunun yüzüne sert bir yumruk atalım, sonrasında kanayan yaraya pansuman yapıp sevgi pıtırcığı olduğumuzu gösterelim… Merak, merak… Okuyucularımı nasıl merak ettirebilirim de kitabımı akıcı yapabilirim düşüncesiyle yola çıkıldığını o kadar anlaşılıyor ki… Sürekli bir erteleme, sürekli olayı kesme ve sonrasına bırakma kaygısı romanımızı kuşatmış durumda. Merak ettiriyorum, öyleyse romanım akıcıdır! Ama bu akıcılık epey bir hileli gözüküyor. Kelimeler ve cümlelerle olan akıcılıktan ziyade olaya dayalı, yapmacık bir akıcılık bize sunuluyor. Karakterimiz zorlanıyor, sürekli erteleme hastalığına tutulmuşlar resmen! Bu durum da romanı nasıl uzatabilirim düşüncesini beraberinde getiriyor tabii ki. Öğüt mü istiyorsunuz? Satır aralarında Livaneli size sürekli seslenecektir. Hattâ bu seslenme öyle bir dereceye gelecektir ki, artık kahramanın değil Livaneli’nin konuştuğunu anlayacaksınız. Hiç alakası olmayan bir konu sizin algılarınız için romanın içinde gebe olabilir, hiç şaşırmayın. Öğüt veriyorum, öyleyse varım! Bütün bu olumsuz eleştirilere rağmen bir de olumlu eleştiriden bahsetmek isterim: Romanın konusu gerçekten sıra dışı ve dolu dolu işlenebilecek türdendi. Üzerinde araştırılmalar yapılmış, belirli hastalıklar saptanmış ve buna neden olan durumlar tespit edilmiş, bu oldukça açık. Fakat yine bir eksik nokta görüyorum: Elmas gibi parlayabilecek bir konu, edebi açıdan işlenememekle cezalandırılmıştır. Livaneli’nin konuyu, roman yazma kaygısıyla, popüler olup satma kaygısıyla harcadığını düşünüyorum. Kitap öncesi araştırmalarını ve yardımlarını, kitap yazım aşamasında da göstermesini dilerdim.
Kardeşimin Hikayesi
Kardeşimin HikayesiZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2019106,2bin okunma
··
93 görüntüleme
Ayşe yılmaz okurunun profil resmi
Benim için de hayal kırıklığıydı. Ben cinayeti bu kitapta çok alakasız buldum, o da büyük ihtimal daha çok merak uyandırsın diye.
Doğukan okurunun profil resmi
Kesinlikle. Kitabın en başında cinayetten bahsedildi, sonrasındaysa epey bir süre cinayet ile ilgili hiçbir şey okuyamadık, tamamen farklı bir konu araya girmiş oldu. Cinayet olayı sadece bir süs gibi anlatılmasına rağmen kitabın başında ve sonunda vurgusunun epey artması beni çok şaşırttı.
Ayşe yılmaz okurunun profil resmi
Evet maalesef ilgi ceksin, çok satsın maksadıyla yazılmış gibi geldi bana da. Cinayet romanı gibi baslamasi, öldürülen kadının evlilik hayatının detayları, yaşlı adam- genç kız karakterleri,bu karakterler arasındaki yaz dizilerindeki gibi atışmalar falan her şey basitleştirilmiş.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.