Kitabın başından beri olay örgüsü gayet akıcıydı. Hiç sıkmıyor ve olayın içine çekiyor. Zülfü Livaneli'nin tarzını Ahmet Ümit'in tarzına benzetiyorum. Ama tabii ondan farklı olarak merkeze bir cinayet almadan gizemli olaylar çözülüyor. Kitapta dört farklı kadını ve sekiz farklı kimliği görüyoruz. Savaşlar sonucunda oluşan yıkımı, zarar gören insan hayatlarını ve bunlardan sonraki nesillere bile aktarılan hüznü okuyoruz.
Kitapta çok sevdiğim noktalardan biri de Türkçenin kullanımı ile ilgili cümlelerdi. Bunun dışında katılmadığım çok fazla olay vardı ve tarihi gerçekliğe zıt düştüğünü düşündüğüm olaylar da vardı. Ara ara Maya'ya değil de abisine katıldığım konuşmalar oldu. Ne olursa olsun çok akıcı ve beğendiğim bir kitaptı. En beğendiğim sonlardan biriyle de bitti. Masal gibi bitti...