Gönderi

531 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Var ile Yok Arasında Seçim Yapan İki Tip Karakter
Bir tarafta Kinyas, bir tarafta Kayra. Hakan Günday’ın yeraltı edebiyatı türünün önemli örnekleri arasında sayabileceğimiz kitabının adı bu iki isimden oluşuyor: Kinyas ve Kayra. Kinyas ve Kayra Günday’ın okuduğum ilk romanı. Doğan Kitap tarafından basılan roman 567 sayfadan ve üç bölümden meydana geliyor. Birinci bölümde Kinyas ile Kayra’nın birlikteyken neler yaptıkları, ikinci bölümde Kinyas’ın Kayra’yı terk ettikten sonra Kayra’nın sonunu nasıl hazırladığı, üçüncü bölümde de Kayra’yı tek başına bırakan Kinyas’ın nasıl bir hayata adım attığı anlatılıyor. Bütün bölümler büyük bir merak ve heyecan uyandırıyor. Yeraltı edebiyatı denince akla ilk Dövüş Kulübü gelir. Chuck Palakniuk’un yazdığı eserin filmi de çekilmiştir. Ancak iki romanı karşılaştırdığınızda Dövüş Kulübü’nün Kinyas ve Kayra’nın yanında sönük kaldığını fark ediyorsunuz. Günday’ın eserinin felsefesi daha sağlam, daha güçlü; Palakniuk’un eseri ise sade ve basit. Kinyas ve Kayra felsefi anlamda daha karışık ve detaylı. İki farklı karakter çok başarılı bir şekilde somutlaştırılmış, birbirlerinden ince çizgilerle ayrılmış. Ayrıca Kinyas ve Kayra daha sürükleyici ve merak uyandırıcı bir içeriğe sahip. Her iki karakterin de sonunu öğrenmek için büyük bir sabırsızlıkla sayfaları çeviriyorsunuz. Günday’ın bu romanı böyleyse diğer eserleri de okunmaya değer. Yazar ilk 255 sayfada Kinyas ile Kayra’nın birlikte neler yaşadıklarını anlatıyor. Kinyas ve Kayra ailelerinden ve Türkiye’den ayrılıp yaptıkları hiçbir şeyden pişmanlık duymayacakları ve kimsenin kendilerinden hesap sormayacağı bir hayata baş koyarlar. Uyuşturucu kaçakçılığı, adam öldürme gibi çok pis işlere bulaşırlar gittikleri ülkelerde. İnsanlara işkence etmekten zevk alırlar. Mesela onlar için bir binayı havayı uçurmak, dünyayı benzinle yıkayıp yakmak sıradan olaylardır. Verdikleri sözleri tutmayacak kadar insanlıktan çıkmışlardır da aynı zamanda. Kendilerine güvenip iş yapan insanların canını yakmaktan çekinmezler. İnsanları harcamak bir kâğıdı tutuşturmak kadar basittir. Akıllarına ne eserse onu yaparlar. Bir ara Meksika devlet başkanını öldürmeyi bile düşünürler. Bulaştıkları her pis iş onlara sıradan gelir. Vicdanlarını vestiyere asmışlardır. Bu hayatı cehenneme çevirmektir tek gayeleri. Sıradışılığın suyunu çıkaracak kadar marjinalleşirler. Normallik onların lügatında “anormallik” anlamına gelmektedir. Anormal olan da onlara göre “normal”dir. Hiçbir insanın gözünün yaşına bakmazlar, insan hayatını umursamazlar. Yaptıkları ne olursa olsun asla arkalarına bakmazlar. Dünyaya mutlu olmak için geldiklerini söylemek apaçık safdillik olur. Onlara göre hayat boştur ve içi boş olan bir dünyada yaşayıp yaşamamak arasında bir fark yoktur. Ancak hayatın boş olduğunu düşünseler de ondan zevk almasını bilirler. Söz gelimi çeşitli kadınlarla yatıp kalkarlar, içki içmekten zevk alırlar. Yalnız her ne kadar her şeyi beraber yapsalar da birbirleriyle olan iletişimleri çok sağlam değildir. Birbirlerine asla soru sormazlar, birbirlerinin yaptıklarını asla sorgulamazlar. Aralarında ancak içlerine sokulunca fark edilen bir tezatlık vardır. Dost gibi görünseler de aslında birbirlerinin düşmanıdırlar. Kimi zaman Kinyas Kayra’yı, Kayra Kinyas’ı öldürmeyi aklından geçirse de tek başına kalmak çok ağır geleceği için bu vahşi düşünceden vazgeçerler. Bu böyle Kinyas Kayra’yı terk edene dek sürer. Kinyas ile Kayra aynı cehennemde sekiz yıl boyunca göbek bağı gibi birbirlerine bağlı olarak yaşadıktan sonra Kinyas artık bu anlamsız, insanlık dışı, rezil, iğrenç ilişkiye son noktayı koymak gerektiğine karar verip yıkım odaklı işbirliğini sonlandırır. Çünkü artık hem kendi hem de Kayra’nın iğrençliklerine tahammül edemez duruma gelir. Giderken sadece tek kelimelik bir not bırakır arkadaşına: “Gidiyorum.” O andan sonra Kinyas ile Kayra farklı yolun yolcuları olarak boy gösterirler. Kayra Kinyas’tan sonra cinayet işlemeye devam eder, kendisine ölene kadar bakması için bir fahişe ile anlaşır. Tek beklediği, zihinsel ölümüdür. Çok zengin olmasına rağmen lüks bir hayat yaşamak yerine bir odaya kapanıp yıllarca bakıma muhtaç bir şekilde ölümü beklemekten başka bir fikri yoktur. Tersine Kinyas hayata tutunmak istemektedir. Bu yolda ilk önce sekiz yıldır görmediği ailesinin karşısına çıkar. Ailesi onu çok özlemiştir. Artık normal biri olacaktır. Babası ona iş bulacak ve bir sevgili edinecektir. Kayra’dan ayrılmadan önce HIV virüsü taşıdığını bile bile ilişkiye girdiği kadından bulaşan virüsü de yenerek yaşantısına herkes gibi devam edecektir. Kinyas ile Kayra birdir aslında. Yoktur birbirinden farkları. Kayra ne kadar belaysa Kinyas da o kadar beladır. Kinyas da cinayet işlemiştir gözünü kırpmadan. Ancak Kinyas bu hayatın böyle devam etmeyeceğini erken sezmiştir. Kayra’yı terk ederek onu zihninin cehennemiyle baş başa bırakmıştır. Kayra şiddete daha fazla meyillidir, seks yaptığı kadınları kemeriyle dövecek kadar sadisttir. Kinyas’taki şiddet ise hafiftir. Diyebiliriz ki Kinyas’ın Kayra’ya göre insani tarafı kaybolmamıştır. Kinyas ne kadar pislik bir herif olduğunu er geç anlarken Kayra’nın bunu anlama gibi bir çabası hiçbir zaman olmamıştır. Kayra “hiçbir şey yok” sonucuna varırken Kinyas biraz da talihinin yaver gitmesiyle “her şey var” sonucuna varmıştır. Yine de her iki karakterden birini seçmek zorunda kalsaydım ikisini de seçmezdim. Çünkü beraberken işledikleri suçlar, günahlar için çarmıha gerilmeyi hak ediyorlar. Üçüncü bir yol var aslında. İsmi, Makul. Kimseye işkence etmeden, pis işlere bulaşmadan, elinden geldiği kadar ahlaklı, haram lokma yemeden, kul hakkına tecavüz etmeden, vicdanını kaybetmeden, hayatın yüklediği sorumlulukların bilincinde olarak ömrünü tamamlar Makul. Tercih sizin. Kinyas mı, Kayra mı, yoksa Makul mü?
Kinyas ve Kayra
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202227,2bin okunma
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.