Gönderi

Hayali şeylerin sonsuz çeşitliliğine açtık onu, ayağını yerden kesmenin sevincini tattırdık, aynı anda her yerde bulunabilme yetisiyle donattık, zaman tanrısı Kronos’tan kurtarıp, okurun masal ülkesinin beklenmedik biçimde kalabalık olan yalnızlığına daldırdık… Ona okuduğumuz masallarda kardeşler, anneler, babalar, benzemek istediği idealler, koruyucu melek filoları, onun acılarını yüklenen, fakat canavarlarla vuruşurken onun kalbinin kaygı dolu atışlarına sığınan koruyucu arkadaş toplulukları kaynıyordu. O da onların kurtarıcı meleği olmuştu: bir okur. O olmadan, onların yaşayabilecekleri bir dünya yoktu. Öykülerdeki kahramanların yokluğunda ise, kendi içinde hapsolacaktı. Dünyaya bir anlam vermek için bizi ondan soyutlayan okumanın çelişkili erdemini böylece keşfetti. Bu yolculuklardan dili tutulmuş dönerdi. Sabah olduğunda başka şeylerden konuşurduk. Doğrusu, oralarda ne kazandığını öğrenmeye çalışmazdık. O, masumane, bu sırla meşguldü. Aynen denildiği gibi, kendi âlemiydi bu. Pamuk Prenses’le veya yedi cücelerden herhangi biriyle kurduğu özel ilişki dostluk seviyesindeydi, gizlilik isterdi. Okumadan sonraki bu sessizlik ne büyük bir hazdır okur için!
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.