Gönderi

Bu hakikaten ilginç
Soğuk Savaş’ın Türkiye’deki seyriyle ilgili bir başka özgünlükse Türkiye’de Soğuk Savaş’ın Batı’ya kıyasla daha erken başlamış ve daha geç bitmiş olmasıdır. Osmanlı-Rus çekişmesinden miras kalan Rus düşmanlığı, Osmanlı modernleşme hareketlerinin sınıfsal analizden kaçınan yekpare toplum kurgusu, Kemalist kadroların Sovyet Rusya’yla yakınlaşma siyasetinin mecburi doğasından ve bu ilişkinin hızla koparılmasından kaynaklanan antisovyetizmi, tek parti iktidarının sınıf reddiyeciliğine dayanan antihalkçı halkçılığı ve ulusçuluk ideolojisi, II. Abdülhamit döneminden itibaren yaygınlaşan Alman hayranlığı ve pek tabii ki Batı’yla kurulan kuşkucu ancak güç politikasının gerektirdiği pragmatik temelli ilişkiler, Türkiye’de Soğuk Savaş’ın “yerli” karakterinin çözümlenmesi için göz önünde bulundurulması gereken ideolojik tarihsel öğelerdir. Soğuk Savaş’ın Batı bloku tarafından benimsenen hâkim temaları olarak antisovyetizm ve sosyalizm karşıtlığı, 1940’ların başından itibaren Türkiye’deki resmî ve sivil çevrelerde yaygın görüş haline geldi. Bu bağlamda Soğuk Savaş’ın doruk yaptığı ilk tarihsel moment, Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliği’ne saldırmasıyla başlayan ve savaş sonuna kadar süren dönemdi. Bu yıllarda Türkiye’de Almanya’nın Sovyetlere saldırmasını samimiyetle destekleyen bir kesimin sesi duyulurken, örneğin ABD kamuoyunda yaygın bir Stalin ve Sovyet sempatisi hüküm sürmekteydi.
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.