Gönderi

Aslan sütü içenler gelin.
Ayrılık mahmurluğu kalkar, meclisin beyi gelir, oturur, içki töresince kadehi döndürmeye başlar. * Âşıkların bütün varlıkları Zühal yıldızına doğru oynayıp uçmaya koyulur; hepsi de havayı ayaklarının altına alırlar; ateş küresi yarılır gider. O sarhoşlar can göğüne doğru salına salına giderler, her yanda şarap ırmakları gelirler gibi akar. Ne göçtür bu, ne gidiş; ne bahttır bu, ne devlet; bunu haberim olmadan söyledim; a benim eşim dostum, haberin var mı senin? Orda zırhın işi kalmaz, silah değersiz olur; padişahımızın kahrı, gaddarlığı yakıp yandırır. Korku, korkusundan kaybolur, emniyet, onun eminlik lûtfuna bakar da utanır; bilgi mumuna karşı yalnız düzenbazlık, kötü bir iş kalır. Kalır ama çabucacık lûtuf eteği, ona da acır, onu da, lûtfeder, örtüverir. Böylece de ulular ulusu Tebrizli Tanrı Şems’inin lûtuflarını düşmanın gözü bile görür; ne küfür kalır, ne inkâr. Bütün zıtlar onun lûtfundan yeni bir elbise giyinir; hepsi de bol bol lûtuflara erer, utancından mahvolur gider. Bir kere daha mahvoluştan yeni bir varlık bulurlar, yokluk âleminden, dikenden biten gül bahçesi gibi bitip gelişirler. Derken gözlerini açarlar, aşkın yüzünü görürler; baştan başa buyruktur, baştan başa bilgi, tamamıyla hilimdir, tamamıyla suçları örtüş.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.