Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

508 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sarı Yazma
Sarı Yazma
,
Rıfat Ilgaz
Rıfat Ilgaz
'in otobiyografi türündeki eseri. Çocukluğundan başlayarak kırklı yaşlarının ortalalarina kadar kendini anlatmış akıcı bir dille. Rifat Ilgaz'in bilinmeyenlerini, az bilinenlerini sunuyor kitap biz okurlarına. 1911 yılında Kastamonu Cide'de doğmuş Ilgaz. Kurtuluş Savaşı yıllarında henüz çocuk olan yazar, o yılları çocuk gözüyle anlatmış bizlere. O günlerin yoksunluk dolu günleri, savaşın acımasızlığı, bir çocuk için ne ifade ederse, küçük Rıfat olduğu gibi aktarmış. Çok başarılı bir öğrenci olarak anlatıyor kendini yazar. Bütün derslerde başarılı, öğretmenlerin göz bebeği, uysal bir çocuk. Sosyal olarak da aktif bir çocukluk geçirmiş. Okulun tiyatro kolunda, okulun futbol ve voleybol takımlarında hep o var. Çocukluğunda edindiği devrimci kişiliği, yaşamı boyunca başarıyla taşımış Rıfat Ilgaz. Ama bir özelliği var ki, en fazla onun üzerine gitmiş. Şairlik. Küçük yaşta yazmaya başlamış. Daha çok hece ölçüsüyle. Aruzdan pek hazetmedigini söylüyor. Beceremedigini de itiraf ediyor. Yazdığı şiirler yerel gazete ve dergilerde yayınlanmış. Onu küçük kasabada parmakla gösterilen bir öğrenci yapmış bu özelliği. Tabii kızların da ilgisi hep üstünde olmuş. Okul müdürü Ahmet Kutsi Tecer, onu hep teşvik ve takdir etmiş. Yardımlarını eksik etmemiş. Ona, büyük minnet duymuş Ilgaz. Sonraları siyasi bakımdan yol ayrımına düşmüşler, ama her zaman Ahmet Kutsi Tecer'i saygıyla anmış. Daha sonra Cide'den ayrılıyorlar. Samsun Terme'nin yolunu tutuyorlar. İlk defa sıtma hastalığına yakalanıyor. Zaten Terme'de oturup da bu hastalığa yakalanmayan yok. Pirinç tarlaları ile ünlü bir ilcemiz. Hastalığın da bir nevi sebebi. Sağlığı açısından sancılı günler başlamış oluyor böylece. Öğretmenlige yeni atandığı günlerde verem hastalığına yakalanıyor. Tüm yaşamı boyunca bu illetten kurtulamıyor. Belki de Rıfat Ilgaz denince akla gelen ilk şey verem diyebiliriz. Uzun tedaviler, uğraşlar. Tam iyileşti derken tutuklamalar. Cezaevi koşullarinin tekrar nuksettirdigi verem hastalığı. Kendisinin de belirttiği gibi, bir yatağı cezaevinde, bir yatağı hastanede. Hayatı cilelerle geçmiş bir Türk aydını. 1940'li yıllardan başlayarak, toplumcu, halkçı, Atatürkçü bir aydının olmazsa olmazıdır cezaevi. 2. Dünya Savaşı'nın o çilekeş günlerinde Almanların pabucunu yalayan Turanci, ırkçı yazarlarin da kışkırtıcı yayınlarıyla her Türk aydını bu acıyı yaşadı maalesef. Özellikle Saraçoğlu ve Menderes hükümetleri adeta aydın avına çıkmışlardı. Aydınlarin suçu bellidir her daim. Halkçı olmak. İşçiyi köle edenlerin, köylüyü soyanlarin, emek, emekçi nedir bilmeyenlerin foyalarını meydana çıkarmak. Dönemin ırkçı yazarları, çeşitli dergilerde iftiralarla, hakaretlerle, boş suclamalarla, Rıfat Ilgaz gibi aydınlarin boş yere hüküm giymelerine sebep oldular ve bundan zevk aldılar. Rifat Ilgaz denilince ayrı düşünülemeyecek iki isim var.
Aziz Nesin
Aziz Nesin
ve ##$##yazarSeolar:i289.$$#$$ Kader birliği etmiş yazarlardir bu yazarlar. Birlikte çıkardıkları Marko paşa ve türevleri dergiler, onların ekmekleri, emekleri, yoldaşları, herseyleri oldu. Ancak hemen tepki gördüler, çünkü bu dergilerde birilerinin çıkarlarına çomak soktular. Marko paşa konusuna çok fazla değinmeye eğim, zaten Aziz Nesin ve Sabahattin Ali okurları konuya yeterince hakim. Sadece şöyle bir örnek vereyim. Öğlen yenilen peynir ekmekli, helva ekmekli öğünler onlar için şölen yemeği. Üzerlerindeki pantolon bilmem kaç yamalı. Cezaende yatacaklari yatak yok. Karşı taraf mı dediniz? Onların yurtdışı ve yurtiçinde balya balya paraları var. Her daim sözlerinden çıkmayan hükümetleri var. Herşey bi kenara, ama verem tedavisi gören bir insanı, apar topar cezaevine göndermek nedir? Bu nasıl açıklanır? Bu kadar alcalabilinir mı? Bende bu soruların cevabı yok. Her türlü yok etme girişimlerine göğüs vermişler. Gazetelerinin kapatılmasına, basımevlerinin işgal edilmesine, hastalıklara, sürgünlere, hatta ölümlere... Ama bu halkı bilinçlendirmekten , onları aydınlatma çabasından vazgecmemisler. Rifat Ilgaz denince ilk akla gelen hababam sınıfı. Sinema şirketi bile kazık atmış yazara. Verilmeyen sözler, paralar, haklar. Zor hayatmis seninki Rıfat Ilgaz. Ne diyelim, umarım degmistir...
Sarı Yazma
Sarı YazmaRıfat Ilgaz · Çınar Yayınları · 2017617 okunma
··
518 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
"Halkçı olmak. İşçiyi köle edenlerin, köylüyü soyanlarin, emek, emekçi nedir bilmeyenlerin foyalarını meydana çıkarmak." her şeyin özeti olan cümleler. Ne çok çekmiş toplum gerçeğini yazan yazarlarımız. Çok güzel bir inceleme olmuş, zevkle okudum. Sayenizde Rıfat Ilgaz'ı biraz daha tanıdım. Emeğinize sağlık.
Barış okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, kırklı yılların halkcilarindan biri sadece Rıfat Ilgaz. Zaten hepsi de bir avuç...
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Pelin Semiz okurunun profil resmi
Cide'ye beklerim sizi, Rıfat Ilgaz'ın evine :))
dostamisc okurunun profil resmi
Güzel incelemeniz için teşekkür ederim. Yüreğine sağlık kardeşim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.