Muhafazakar düşüncenin, Fransız Devrimi'ne yönelik bir tepkinin ürünü olduğunu biliyoruz. Muhafazakarlığın ilk ve en önemli metinleri devrimin hemen ardından yayınlanmıştır ve muhafazakar teori, devrimden "çıkarılan dersler" üzerine inşa edilmiştir. Edmund Burke'ün Fransa'daki Devrim Hakkındaki Düşünceleri, Louis de Bonald'ın Siyasi ve Dini İktidarın Teorisi isimli kitabı ve Joseph de Maistre'nin Fransa Hakkında Düşünceleri'nin ortak noktası Fransız Devrimi'nde somutlaşan modernite ve aydınlanmanın köktenci bir eleştirisidir. Bu üç kitapta yer alan formülasyonlar muhafazakar düşüncenin ana temalarını büyük ölçüde şekillendirmiştir:
" ...yalnızca olay [Fransız Devrimi -FY] karşısında aynı tepkiyi vermiş olmalarından dolayı değil, aynı zamanda temel ilkeler üzerinde birleşmiş olmalarından dolayı da, öyle görünüyor ki, en azından yaklaşık olarak bir muhafazakar doktrinden söz etmek imkan dahiline girmiştir. Eğer bu doktrinin oluşturulduğu söylenebilirse, bunun nedeni devrim sonrası muhafazakarlığın Burke, Maistre ve Bonald'ın yönettiği kilit tezlerde esas olarak varyasyonlar geliştirmiş olmaktan başka bir şey yapmamış olmalarıdır." (Beneton, 1991: 45) Bu bağlamda, ilk muhafazakarlardan, devrimin yıktığı Ancien Regime'in (Eski Rejim) organik aydınları olarak söz etmemiz yanlış olmayacaktır. Nisbet'in de belirttiği gibi; "muhafazakarların hepsi ya bizzat Devrim'in 179l'den sonra bir darbeyle çökerttiği Katolik-monarşik-aristokratik bileşkenin parçasıydılar, ya da bu bileşkenin inançlı destekçileri olmuşlardı." (1990: 103) Muhafazakarlar, Ancien Regime'in yıkılışının ardından organik aydın vasıflarını yitirdilerse de, Regime'e ait olduğuna inandıkları mülkiyet, gelenek, din, aile, düzen gibi kurum ve kavramların savunucuları ve modernite ile aydınlanmanın ve elbette ki siyasi bir proje olarak "devrim"in en amansız eleştirmenleri ve muhalifleri olarak varlıklarını devam ettirdiler. Muhafazakar düşüncenin, liberalizm ve sosyalizme nazaran daha az bütünlüklü bir düşünce olmasına rağmen sahip olduğu ayırt edici özelliklerinin bu eleştiri ve muhalefette aranması gerekir. Muhafazakar düşünce her şeyden önce, toplumu yöneten bir aşkın düzenin bulunduğu görüşünü savunur; ancak, bu aşkın düzenin insanlığın deneme yanılma yoluyla doğruluğunu ve iyiliğini kanıtladığı gelenek aracılığıyla bilinebilmesi mümkündür. (Argın, 2003: 472) Dolayısıyla muhafazakarlığın "muhafaza ettiği" en önemli şey gelenektir diyebiliriz.