Gönderi

1920'de Kemalizm, 2020'de Kemalizm
Modern Türkiye'de kamusal yaşam, Türk milliyetçiliğinin Mustafa Kemal in eylem ve sözlerinde görülen ve devletin askerî "bekçileri" tarafından yorumlanan versiyonu olan "Kemalizm" ile çerçevelidir. İnsanı efsaneden ayırmak kolay bir iş değildir. Mustafa Kemal Türkiye'nin her yerinde -özellikle de cumhuriyetin kuruluşundaki önemli günlerin anılmasında- kendi onuruna heykeller dikilmesini teşvik ederek bir kült yaratmış ve bu uygulama onun mirasının bekçileri tarafından direnişin ve cumhuriyetin kuruluşunun diğer kahramanlarının (-aslında herhangi bir ünlü kadın ya da erkeğin-) hemen tümüyle dışlanacağı bir biçimde sürdürülmüştür. Mustafa Kemal henüz hayattayken, cumhuriyetin varlığı için büyük bir sükran borçlu olduğu yetenekli askeri komutan Kazım Karabekir, savaş sonrası mücadeledeki rolüne ilişkin anılarını yayınlamaya çalışmış, ama hemen önlenmiştir Anıların genişletilmiş bir biçimi 1960'da (cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yapılan üç askerî darbeden ilkinin gerçekleştiği yıl) basıldığı zaman da yayıncı dava edilmiş, anılara el konulmuş ve kitap ancak davanın dokuz yıl sonra sona ermesinin ardından serbest birakılmıştır. Mustafa Kemaľ'in cenazesi 1953'ten beri Ankara'ya tepeden bakan ve birçok devlet törenine ev sahipliği yapan anıtsal bir mozolede bulunmaktadır; sadık destekleyicisi İsmet (İnönü) dışındaki diğer arkadaşlarının mezarlarının yerini hatırlayan pek yoktur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti her zaman bu denli sarsılmaz bir Kemalist eğilimde olmamıştır: Kemalizm 12 Eylül 1980'deki askerî darbeyle kamusal yaşamda mutlak bir egemenlik elde etmiştir. Mustafa Kemal'in 1927'deki söylevinin bir bölümü, hala çok tartışmalı bir konu olduğunu bildiği hilafetin kaldırılmasına ayırılmıştı. Daha kısa bir bölümde fesin ve tarikatların yasaklanması cehaletle mücadele olarak haklı gösterilmiş ve İstiklal Mahkemeleri ile Takrir-i Sükun Kanunu baskıcı önlemlerin mesruiyeti savunulmuştu. Mustafa Kemal, daha sonraki yıllarda peşpeşe gelen darbelerin ardından yansıyan bir argümanı kullanarak şunları söyledi: "Her durumda yasal olan olağanüstü yöntemleri hiçbir zaman kendimizi hukukun üstüne çıkarmak için kullanmadık. Tersine, biz bunları ülkede huzur ve düzeni sağlamak için kullandık... uygulamak zorunda kaldığımız olağanüstü yöntemler için ihtiyaç kalmadığında, bunları terk etmekte tereddüt etmedik." Askerler ve Türk devletinin bekçiliği ve Kemalizm’in meşalesini ayakta tutma yükünü onlarla paylaşmak üzere kendilerini görevli kılan sivil destekçileri, Mustafa Kemal’in mirasını modern cumhuriyetin yurttaşlarını onun simgelediği değerlere uymaya ikna amacıyla sürdürmekte ve yorumlamaktadır bu değerler yalnızca laisizm ve kamusal yaşamda geleceğe yönelik modernite ile sınırlı kalmamakta, muhalefetin ezilmesi ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi otoriter eğilimleri de kapsamaktadır. Mustafa Kemal'in eylemleri iktidarda olduğu yıllardaki tehlikelerle belirlenmişti; ama zaman değişmiştir ve 1920’lerin ideallerinin ve korkularının yarattığı çözümler, 21. yüzyılın getirdiği sorunlara ve meydan okumalara çok da uygun değillerdir. Ancak geçmişin yükü ağır basmaktadır ve birçok Türk Kemalizm’i “militarizmi, otoriterlik ve etnik milliyetçilik ile bağlantılandırarak olumsuzlayan batılı görüşe katılmayacaktır: Onlar için Kemalizm “ ilerleme. dolayısıyla da özgürlük ile eşanlamlıdır.“ Öte yandan bugün ifade özgürlüğünde daha büyük bir çeşitliliğin kabul edilir hale geldiğine ve Türk kamu yaşamında askerlerin yerinin gerilediğine ilişkin cesaret verici isaretler de vardır.
Sayfa 490491 - Timaş Yayınları
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.