Caroline Finkel, İskoçya doğumlu, İngiliz asıllı tarihçi ve yazardır. Londra Üniversitesi Kraliyet Koleji Bilim ve Teknoloji bölümü mezunudur. Mühendislik Fakültesi Sismoloji Bölümü'nde 1985 yılında yardımcı assitanlık görevinde bulunmuştur ayrıca School of Oriental and African Studies üzerine master (Ph.D.) yapmıştır. Araştırmaları Türkiye'yi ve Osmanlı'yı içermektedir. Osmanlı tarihi dalında doktorası bulunmaktadır. Gazeteci yazar Andrew Finkel ile evlidir. 1 kızı vardır. Londra ve İstanbul'da yaşamaktadır.
Yüzyıllar boyunca Osmanlı iktidarına meydan okuyanların sayısı az değildi. Dolayısıyla hanedanın yönetimini meşru göstermek çok önemliydi. Ancak Osman'ın rüyası efsanesi tüm meydan okumaları etkisizleştirmek de yeterli olmadı ve doğmakta olan Osmanlı Devleti'nin bölgenin siyasi tarihindeki yerini belirlemek üzere daha somut bir mirasa gerek duyuldu
Osmanlı tarihçileri ne Orhan'ın Hristiyan Bizans İmparatoru VI. Ionnes ile ittifakından ne de prenses Teodora ile evliliğinden söz ederler.Çünkü bu çizmeye çalıştıkları yeni gelişen İslami bir imparatorluk resmine aykırı olacaktı
Murad'ın ölümünden sonra oğlu Bayezid komutayı ele aldı ve Osmanlı hanedanlığı tarihinde ilk kaydedilmiş kardeş katili olarak kardeşi Yakub'u öldürüp tahtı sağlama aldı
15 yüzyıl sonlarındaki halk destanlarına göre Osman'ın babası Ertuğrul'a Söğüt civarındaki araziler Rum Selçuklu sultanı tarafından bizzat verilmişti bu iddia Selçuklu sultanının Osman'a Selçukluların meşru varisi olduğunun işareti olarak at kılından bir Tuğ bir davul ve bir hil'at gibi nişanlar verildiği ölçüsüyle destekleniyordu. Bundan bir yüzyıl sonra 1575'te ise bir Osmanlı nişancısı bu nişanları verildiğinin kaydı olduğunu öne sürülen sahte belgeler hazırlamıştı. Bu öyküler Osmanlı'nın Selçuklu mirasını devralma hakkına ilişkin sorunları yanıtlıyordu,ama Osman rakiplerine göre daha da soylu olmalıydı.Böylece 15 yüzyıl başlarından itibaren Timur oğulları ve Osman'ın aşiretinin dahil olduğu göç dalgasından sonra batıya gelen Ak koyunu Türkmen boyları Konfederasyonu gibi rakip devletlerin karşısında Osmanlıların kökenlerinin Orta Asya'daki Türk Oğuz boyuna ve onların Doğu'yu oğlu Yasef'e bağlandığı rivayet edilen ünlü ataları Nuh peygambere dayandığı söylenmeye başladı.
Bize ulaşan metinlerde Osman'ın ailesinin daha az romantik bir geçmişi olduğu aslında Osman'ın basit bir köylü olduğu imaları vardır. Bu diğer geleneğin onun ataları olarak Hicaz'da Arapları göstermesi Osmanlıların bir dönem meşhur oluklarını kanıtlamak için en iyi yolun böyle bir uydurma soy ağacı olduklarını düşündüklerinin işareti olabilir
"Osmanlı memleketini gezerken, bütün insanların eşit olduğunu ilan eden İslam kanununun dürüstçe uygulanışı karşısında derin düşüncelere daldım." (James Backer, Turkey in Europe, Londra, 1877)
İtalyan asıllı Marco Polo'yu neredeyse tüm dünya tanıyor. Peki 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı gezgini aynı zamanda sosyolog, savaş muhabiri, tarihçi ve yazar Evliya Çelebi neden çok az kişi tarafından biliniyor? Bu ve benzeri sorular, bir grup Osmanlı tarihçisine ilginç gelmiş. Bunun üzerine, atlarına atlayıp Evliya Çelebi'nin 1671 'de çıktığı hac yolculuğunun bir bölümünü tekrarlamaya karar vermişler. İlkinden neredeyse 350 yıl sonra gerçekleşen bu yolculuğun sonunda yayımladıkları Evliya Çelebi Yolunda adlı kitap da aynı rotayı izlemek isteyenler için oldukça yararlı bir rehber niteliğinde.
Mustafa Armağan, Mehmet Şevket Eygi, Kadir Mısırlıoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Rıza Nur bu gibi adamların yazdığı kitaplar ve söylediği sözler malesef ki tarihe geçiyor ve 100 sene sonra Türkiyede gerçek tarih gibi okutulacak. Bu isimler ünvanları ne olursa olsun güdümlü ve yandaş tarih yazan ve doğrusunu biz yazıyoruz diyerek insanları kandırmaya çalışan kişilerdir. Ağızları ve kalemleri çok iyi iş yapıyor özellikle Mustafa Armağan tam bir Twitter tarihçisi, olayları çarpıtarak, yalan yanlış şeyler söyleyerek, resmi hiç bir kaynak göstermeden şundan duydum şundan gördüm diyerek tarih yazılmaz. Bir konunun birden fazla kaynağı olacak ki gerçek olduğuna şüphe olmasın uydurulan resmi belgeler ile olmaz bu işler. Bir de tarih yazmasa insan hatırlar kimden duydunuz benim dedemi istiklal mahkemesinde asmışlar diye yada dedeme şunu yapmışlar diye hepsi yalan unutmayın bir yalan ne kadar büyük olursa inananı o kadar çok olur. Bende bir tarihçi olarak diyorum ki tarih asla tek bir kaynaktan öğrenilmez olaylarının devlet arşivleri, dönemin hatıratları ve yazılı metinlerinin hepsini okuyup analiz etmeniz lazım ki hangisi yalan hangisi doğru ortaya çıksın. Kitle psikolojisinde bir sav vardır bir şeyin gerçek olması önemli değil dir önemli olan gerçek gibi algılanması dır.
Kronolojik sıra ile güzel bir Osmanlı tarihi anlatımı sunuyor. Muadillerinin aksine sade ve akıcı bir anlatıma sahip. Tarih okumalarını sevmeyen ve sıkıcı bulanların dahi keyifle okuyacağı bir eser. Her ne kadar 623 yıllık bir imparatorluk tarihini tek kitapla anlatmak mümkün olmasa da genel hatlarıyla vakıf olmak açısından okunabilir. Keyifli okumalar...