Gönderi

Hiçbir şey değişmedi, Sevgili Bedrettin Cömert, hiçbir şey.! ************************************************************* Bedrettin Cömert, yazları, Hacettepe Üniversitesi'nin dinleme yeri İnkum'a gitmeyi severdi; ''rahat ve ekonomik'' derdi İnkum için. ''Dinleniyorum, okuyorum ve hatta yazabiliyorum'' derdi. Dosyaları arasında, İnkum'da yazılmış yazılar, notlar geçti elime. 1977 Temmuz'unun 20'sinden sonra yazdığını sandığım yarım sayfalık bir izleniminde şöyle diyordu: * Güzel günleri özlemekten bile korkar olduk. Umduğumuz her şeyin daha gerçekleşmeden olmadık pisliklerde yitip gitmesini sık sık gördükten bu yana, özlem ve umuda, görkemli bir kelebek gibi bakar olduk. Çok beklediğimiz bir şeyin gerçekleşmesi olduğundan görkemli, ama düşüncemizde bile üstüne fazla düşününce hemen ufalanıveren bir kelebek gibi görkemli bir kelebek oldu güzel günler. İlkesizlik, kaypaklık, iğrençlik, kötülük, çirkeflik panayırında yaşıyoruz sanki. Gazeteler, her sabah, kucak kucak çöp yığıyor gönlümüze. Güvenerek insan diyebileceğimiz o kadar az kişi kaldı ki. Herkes her şeyini çekinmeden satıyor. Herkes her şeyi piyasa ölçütlerine göre görüyor. Satışa çıkmadık bir onurumuz bile kalmadı. Ezilen halk olmanın bilinçli ezikliği ve karşı konmaz umarsızlığını her gün daha çok büyütüyoruz. Ellerime tükürüyor bir suratsız, bir satılmış, bir ahlaksız, bir halk düşmanı. Yemeğimi kirletiyor kursağını para diye kanla doldurmuş us düşmanı. Artık bekleyemiyoruz. Beklemek ne umut ne de özlem oluyor. Antenlere koca bir ulusun öğürtüsü çarpıyor durmadan, Neden bu yenilmişlik ve korku.? Ne zaman eşit olacak silahlar.? Hiçbir düşünce, hiçbir tat vermiyor ağzımıza. Kime inanacağımızı şaşırdık. Doğruyu söyleyenlerin doğruyu dile getirdiklerini bildiğimiz halde, usun ve onurun lekeli bir çarşaf gibi çiğnendiği bu dönemde, her gün bir kez midemiz kalkıyor. * 1977 Temmuz'unda bunları yazan adam, bir yıl sonra, 1978 Temmuz'unun 11'inde, sabahın en güzel saatinde, arabasının içinde, karısının yanında, kahpeliğin, kalleşliğin, iğrençliğin, alçaklığın, çirkefliğin, insan ve halk düşmanlığının, yâni faşizmin tabancalı eli tarafından vurulup öldürülüyor.! ''İlkesizlik, kaypaklık, iğrençlik, kötülük, çirkeflik panayırında yaşıyoruz sanki.'' Ne demişti, Varlık dergisinin 1 Nisan 1961 sayısında çıkan Sonuçsuz adlı şiirinde.? ''Yeter ki ölümüm gürültülü olsun'', mu demişti.? Evet, gürültülü oldu. On binler, faşizme yumruk kaldırarak yürüdü cenaze töreninde. Ama, neye yarar.! Meyveye durmuş ağaç, temmuz tozlarına yıkılmıştı bir kez, kanlar içinde.! Bizler, onun yüzünü ve kişiliğini yakından tanıyan bizler de çekip gideceğiz bir gün; fakat onun yapıtları, kuşaklar boyunca yaşayacak. Buna inanıyorum ben.! * Hasan Hüseyin, Ankara, Mart 1971 - Şubat 1981
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.