Risale Yayınları Abdurrahman Dilipak’ın “Yaşasın Şeriat” adlı kitabını yayınlıyordu. Kitabın arka kapağı baştan sona şeriat övgüsü doluydu:
“Şeriat! Kutsal kelime...
İster, Allah’ın, insanlar için seçtiği “din”i kastedin, ister, insanların bir arada yaşamalarının temel şartı olan “meşruiyet” anlamında kullanın. İsterseniz, devletlerin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyetinin teminatı olan “hukuk” diye düşünün, ya da “suyun kaynağı” sizi meşru hedefinize ulaştıracak emin bir “yol” olarak algılayın. Şeriat güzeldir. Şeriat, yaşamanın sevincini yakalamanın; hayatı anlamlı ve kutsal kılmanın sırrıdır. O zaman Şeriata küfretmek niye? Bu kitap bir yanlışa son vermek, karanlık fikirlilere meydan okumak için yazıldı. Şeriat, insanların ortak faziletidir. Barışın ve özgürlüğün bilgisidir şeriat! Şeriatı savunmak değil, Şeriata saldırmak suçtur. Evet biz Şeriatçıyız. Gün doğmakta. Gerçekler beyinlere yazılmakta tek tek! “kelimelerden bir kelime dikmek yeryüzüne”
Savaş!
Barış!
İktidar!
Şeriat, gerçeğin, hakkın, bilginin, güzelliğin zaferidir. Öyleyse
Hep birlikte haykıralım: Yaşasın Şeriat!”