Gönderi

152 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
"Özgürlüklerini savunmayanların ödedikleri bedel ağırdır." Hayvan Çiftliği romanı, 2. Dünya savaşı yıllarında George Orwell tarafından reel sosyalizmin bir eleştirisi şeklinde yazılmış bir roman. Stalin rejimine karşı sert bir gönderme özelliği taşıyor. Çevirisini yapan Celal Üster bu kitabı şu şekilde özetliyor. “Hayvan Çiftliği, korkunç sonla biten bir peri masalıdır”    Çiftliğin en yaşlı ve en saygı duyulan kişisi olan Koca Reis adlı domuz, tüm hayvanları ahıra toplayıp, onlara gördüğü rüyasında İngiltere’nin tüm hayvanlarının, yeşil kırlarda gönüllerince koşup oynadıklarını, tüm emek ve ürünlerinin sadece onlara ait olduğunu, hiç çalışmadıklarını, hayvanlara zulmeden, bütün ürünlerini sömüren insanların olmadığını ve mutluluk dolu bir dünyayı gördüğünü anlatmaktadır. Koca Reis, hayvanların kötü koşullarda yaşamak zorunda olmadıklarını, ayaklanıp özgürlükleri için savaşmaları gerektiğini belirtir ve bir zamanlar tüm hayvanlar arasında söylenen, ama artık unutulan, “İngiltere’nin Hayvanları” şarkısını herkese söyleyerek, toplantıyı bitirir. Birkaç gün sonra ölen Koca Reis’in anlattığı özgürlükçü düşünce ve ayaklanma çağrısı tüm hayvanlar tarafından benimsenmiş olur. Ancak hiç kimse bu ayaklanmanın ne zaman başlayacağını bilmemekle birlikte, büyük çoğunluğu da bu ayaklanmayı başlatma cesaretini kendinde bulamamaktadır.  Çiftlik sahibi ve çalışanlarının uykudan uyanamayıp hayvanlara yem vermeyi unuttukları bir günde aç kalan hayvanlar, ambarın kapısını kırıp yem yemeye başlar. Bu durumdan geç vakitte haberi olan Bay Jones ve çalışanları ambara gelerek hayvanları kırbaçlamaya başlarlar. Bu eziyet bardağı taşıran son damla olur ve plansız bir şekilde ilk ayaklanma orada başlar. Delirmiş gibi saldırmaya başlayan hayvanları hiç böyle görmeyen Bay Jones ve çalışanları, çiftliği terk etmek zorunda kalırlar. Çiftlikte hayvanlar istedikleri ayaklanmayı yapıp, insanları çiftlikten uzaklaştırmayı başarır. Birtakım yeniliklere başlanır, çiftliğin “Beylik Çiftliği” olan adını değiştirip “Hayvan Çiftliği” koyarlar, Bay Jones’a ait ev dışında, insanları hatırlatan her şeyi yakarlar. Evin ise, müze olarak korunmasına karar verirler. Tüm hayvanların en zekisi olarak bilinen ve diğer domuzlardan daha çok dikkat çeken Snowball ve Napoleon adındaki iki domuz, liderlik vasfını hemen üzerlerine alır ve çiftlik için yedi emir ve temel ilke oluşturulur. Buna göre bütün hayvanlar; - İki ayaküstünde yürüyen herkesi düşman olarak bilecek, - Dört ayaküstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost olarak bilecek, - Hiçbir hayvan giysi giymeyecek, - Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak, - Hiçbir hayvan içki içmeyecek, - Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek, - Bütün hayvanlar eşit sayılacaktır. Bu yedi emri hiç öğrenemeyen koyunlara ise, Snowball tüm emirleri kısaca “dört ayak iyi, iki ayak kötü” olarak öğretmiştir. Koyunlar bu sloganı beğendiklerinden, neredeyse her toplantıda hep bir ağızdan söylemektedir. Çiftlikte işler yolunda gider artık hayvanlar yalnızca kendileri için çalıştıkları için mutlulardır. Yönetime dönecek olursak Snowball ve Napoleon iki zıt karakterdir. Snowball yenilikçi, hayvanlara bir şeyler öğretmeye çalışan, çiftliğin daha verimli olması için okuyan araştıran bir domuzdur. Çiftlik için yararlı olacak bir yel değirmeni projesi vardır. Devrimden sonra çok becerikli olmayan ama güç kullanmaktan da çekinmeyen Napoleonla çiftliğin ve hayvanların daha verimli olması için araştıran parlak zekalı Snowball arasında fikir ayrılıkları çıkar. Ve Snowball sonunda hain ilan edilir. Bir süre sonra devrimin amaçlarından da hızla uzaklaşılır; domuzlar yatakta uyumaya, içki içmeye, iki ayak üstünde yürümeye ve hayvan öldürmeye başlarlar. Diğer hayvanlar bu durumun 7 ilkeye aykırı olduğunu bildikleri halde domuzlar tarafından yanlış hatırladıkları söylemiyle kandırılırlar ve susarlar, çünkü içlerinde Mr. Jones’ın geri dönmesi korkusu vardır. Cahil kaldıkları için hayvanların yapabilecekleri tek şey domuzlar tarafından geri getirilen otoriter yönetimin  altında tüm güçleriyle çalışmaktır. Bu süreçte 7 ilke domuzların isteği doğrultusunda değişime uğrar ve özetle “Bütün hayvanlar eşittir, domuzlar daha eşittir” düşüncesi hayvanlara empoze edilmektedir. Kış aylarında çiftlikte kıtlık başlar, öyledir ki çiftlikte artık ölümler baş göstermeye başlamıştır. Bu haberlerin çiftlik dışına çıkmasını istemeyen Napoleon önlemler almaya başlar. Hatta tavukların kuluçkaya yatmasını yasaklayıp yumurtalarını artık çiftlik dışına satma kararı alır. Bu karara karşı çıkan tavukları köpekleri tarafından öldürtür. Bu olayın üzerine hayvanlar 7 ilkeyi hatırlarlar. Hiçbir hayvan diğer bir hayvanı öldürmeyecektir. Bu ilkenin yazıldığı duvara baktıklarında “Hiçbir hayvan diğer bir hayvanı sebepsiz yere öldürmeyecektir” yazdığını görürler.     Yedi emir zaman zaman yönetimin istekleri doğrultusunda değişikliklere uğramaktadır.   Yıllar geçer, her şey çok değişir, değirmen tamamlanır, yeni tarlalar satın alınır, çiftlik zenginleşir, ama köpekler ve domuzlar hariç hayvanların yaşam standartlarında hiçbir değişim olmaz.   Demokrasinin hâkim olduğu düşünülen bir toplumda ayrımcılığın olması durumunda, diğer taraf tehdit edilerek susturulduğu görülmektedir. Bir suskunluk sarmalı; öğretilmiş veya öğrenilmiş çaresizlik oluşturulmuştur. Ayrımcılığın yavaş yavaş hissedildiği düzende sınıf farkı ortaya çıkmış, kast sisteminin katı kuralları hafifletilerek halka sunulmuştur.   İktidar mücadelesi sınır tanımaz ve iktidarın tekliğini sağlayabilmek için illegal yollar da olsa, taraflar birbirlerini yok etmeyi göze alır. “Yedi Emir”in değiştirilmesinden anlıyoruz ki iktidara sahip olanlar, yasayı kendi lehlerine göre istedikleri gibi değiştirilebilirler. Demokrasinin yerini oligarşik devlet anlayışına bırakmasının somut bir örneğidir. İktidar, gözü açık, özgürlüğüne düşkün bir toplum yerine, her istediğine “Evet” diyen bir halk oluşturmuştur.   Sağlam bir temele oturtulmayan, eğitimle desteklenmeyen her türlü hareket er ya da geç yok olmakta ve gerçek amacından sapmaktadır. Halk kesimini temsil eden diğer hayvanların okuma yazma bilmemesi, domuzların her dediğine inanmaları ve devrimi gerçek manada sahiplenecek güce ve kapasiteye sahip olmamaları kendi sonlarını getirmiştir. Zira liderler halksız, halklarda lidersiz hiçbir yere varamazlar. Önemli olan halkın liderini kontrol edebilmesi ve kendi haklarını gözetmesi, adaletsizliği, ayrımcılığı sorgulayabilmesidir. Hayvanlar, aşırı bir nefretle ve domuzların söylemleriyle düşman belledikleri insanlara odaklanırken, etraflarında olup bitenleri görememekte ve bunun neticesinde hüsrana uğramaktadır.  Kendini yönetenleri sorgulamayan, özgürlüklerini savunamayan, kendi gücünden habersiz yaşayanların özetle aklını kullanamayan hiçbir varlığın özgürlüğünün bir değeri yoktur.   Tek suçlu Snowball mı? Yoksa Snowball bir sakız mı? Hedef şaşırtma mı? Aslında gerçek ne? Sorgulayın, sorgulatın...   “Kimsenin düşüncesini açıklamaya cesaret edemediği, her yerde azgın, yabanıl köpeklerin hırlayarak kol gezdiği,yoldaşlarının korkunç suçları itiraf ettirildikten sonra paramparça edilişini seyretmek zorunda kaldıkları bir toplum çıkmıştı ortaya.”   Televizyonu,yazılı basını, sosyal medyası ortadan kalksa size ait bir fikriniz kalıyor mu? Yoksa papağan gibi medya ne söylüyorsa onu tamamen gerçek algılayıp aynısını papağan gibi tekrarlıyor musunuz? Papağandan bir farkı olmalı insanın... İktidara geldiklerinde yedi emirin  değişmesi çıkar için kutsalların bile değiştirildiğine şahit olacaksınız bu kitapta.     Kaynakça: *   İsmail FİDAN'ın kitap incelemesinden faydalanılmıştır. (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Y. Lis. Öğrencisi) * Tesad Hayvan Çiftliği kitap incelemesinden faydalanılmıştır.  
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020248,9bin okunma
··
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.