Gönderi

80 syf.
7/10 puan verdi
Özgürlüğümüz ve tutkularımız bizim için çok önemli.. Bazı toplumlarda tabu olarak görülse de veya kişiler kendi otokontrol sistemini kurarak onları reddetse de; artık günümüzde çoğu insan için özgürlük ve tutku son derece hayati seviyede... Hayat kısa ve sorumluluğunu aldığımız ölçüde özgürlüğe tutkulara kucak açıyoruz. Sonu hayal kırıklığı da olsa, o heyecan bizi mutlu ediyor. Bu konuyu taa 1900'lü yılların başlarında gören biri daha var: Stefan Zweig! Avusturyalı yazar, "Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat" adlı romanında, 100 yıl sonrasını daha o günlerden görüyor. Güçlü gözlem yeteneğini, bir kadının kalbinin en uç noktalarına inerek duygularla birleştiriyor. Dönemin aristokrasisine de bir selam eleştirisi göndermekten geri kalmıyor Konu, 1920'nin Fransa'sında, Monte Carlo'da geçiyor. 42 yaşında kitabın da anlatıcısı olan Mrs. C, kocası ölmüş ve yalnız kalmış bir kadın... Yasını tuttuktan sonra, seyahat etmeye, yalnızlığını bir an olsun dindirmeye karar verip kendini Monte Carlo'da buluyor. Burada bir kumarhanede, 24 yaşındaki bir genci gözlemliyor ve onun son parasını harcadığını, intihar edeceğini anlıyor. Böylelikle genç adamı intihardan vazgeçirmek için onunla tanışıyor. Birlikte otele gidiyorlar ve Mrs C, çok dil döküyor. Kitap da bu kadının genç adamla geçirdiği 24 saati konu ediniyor. Sonu hayal kırıklığı olsa da Mrs C'de özgürlük ve tutkular ağır basıyor, genç adamla ilgilenirken; tutkunun da etkisiyle o anları hiçbir şeye değişemiyor.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020128,3bin okunma
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.