Gönderi

Emperyalist savaşa girenin antiemperyalist olamayacağı düşüncesi
Söz konusu dönemin (milli mücadele dönemi) olaylarının çarpıtıl­ması üzerine kurulu resmi ideolojinin tutarlı bir eleştirisinin yapılabilmesinin koşulu, dönemi değişik yönleriyle tahlil etmektir. Solun önemli bir bölümü bile, Milli Mücadele'nin niteliğiyle ilgili olarak, resmi ideolojiden bağımsız düşünme aşamasına henüz ulaşabilmiş değil. Bu durum Türk solunun geleneksel devletçi ideolojinin bir versiyonu olarak ortaya çık­masındandır. Bu nedenle, önce Milli Mücadele'nin antiemperyalist bir hareket olup olmadığı, ulusal bir halk hareketi niteliği taşıyıp taşımadığı ve tarihi yapmada bireyin rolü üzerinde duracağız. Fakat daha önce sürekli yanılsamaya neden olan bir sorun üzerinde kısaca durmamız gerekiyor. Milli Mücadele ile ilgili değerlendirmeler sürekli bir yanlış anlamaya neden oluyor. Öyle bir izlenim yaratılmış durumda ki, sanki Türkiye birçok Asya, Afrika, Ortadoğu, Latin Amerika vb. ülkesi gibi, uzun yıllar Batılıların doğrudan bir sömürgesi olarak kalmış da, Milli Mücadele'yle (Kurtuluş Savaşı kavramı bu anlamda yerinde kullanılmıyor) bu duruma son verilmiş gibi bir düşünce hakim oluyor. Bir kere, Osmanlı İmparatorluğu hiçbir zaman doğrudan sömürge olmadı. Yıkıldığı güne kadar emperyalist Batı'nın ekonomik-diplomatik bir yarı-sömürgesi durumunu muhafaza etti .. İkincisi, Osmanlı İmparatorluğu Birinci Emperyalistler arası savaşa "taraf' olarak katıldı. Dünyayı yeniden paylaşmak amacıyla başlatılan bir savaşa taraf olarak katılan bir devletti. Nedense, bizim tarihçilerimiz bu iki önemli olguyu bilinçli olarak yok saymayı yeğliyorlar. Bu iki önemli olgu atlanarak yapılan tahlillerin boşlukta kalması kaçınılmazdır. Eğer bir ülke, Dünyayı yeniden paylaşmak isteyen taraflardan birinin yanında bu savaşa katılıyorsa, herhalde amaç paylaşımdan pay kopar­maktır. Emperyalist paylaşım savaşına katılan bir devletin antiemperyalist bir ulusal kurtuluş savaşı vermesi mümkün müdür? Resmi tarihçiler ve resmi ideoloji üreticileri bu "açmaz"ın farkında oldukları ıçın, olayların tahlilini Yunanlıların İzmir'e çıkışıyla başlatıyorlar. İmparatorluğun geniş bölgelerinin neden emperyalistler tarafından işgal edildiğinden pek söz etmiyorlar. Olayların tahliline 1919 Mayıs'ından değil de 1914'ten başlasalar, hurafe üretme kapa­sitelerinin büyük ölçüde azalacağını biliyorlar ...
·
23 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.