Gönderi

Yeni nesillere akılcı bir terbiye verilmesi konusu...
Kabahat gençlerde değil, Sizdedir. Siz gençleri nasıl terbiye ederseniz onlarda öyle yetişir. Gençlere verdiğiniz terbiye nedir? Sadece bir hiç... Anneler ev işleri ve yemek yapmakla; babalar da memuriyet, ticaret, dükkan veya fabrika işleriyle meşgul olurlar. Akşamları da geç saatlere kadar zamanlarını kahvehane, kulüplerde oturarak; kart oynayarak geçirirler. Çocuklarıyla asla meşgul olmazlar çünkü buna vakitleri yoktur. Hem bir de çocuklarla meşgul olmak insanı yoran, usandıran bir iştir. Bunlar kendi çocuklarıyla konuşmazlar, onların yaşantılarıyla ilgilenmezler. Sadece boş zamanlarında çocuklarını sevip okşamayı, onlara şeker, oyuncak almayı bilirlerdi. Sonra da demet ki; "Haydi artık odanıza çekilin, gürültü çıkarmadan kendi kendinize oynayın" Aslında bunun gerçek anlamı şudur; "Başımızdan defolup gidin de ne yaparsanız yapın! Sadece bizi rahatsız etmeyin" Bu durum yüzünden çocuğun aklı, fikrî, ruhu işlenmemiş bir tarla gibi kalır. Bu tarlaya yararlı şeyler ekilmemiş olur. Zaman zaman çocuklara iyilik, doğruluk, sevgiden bahsedilse bile, bunlar genellikle ruhsuz, kupkuru, taş gibi sert ve çocuğa yabancı sözlerdir. Anne-baba, çocuğun ruhunu ilgilendirecek sözler söylemesini bilmezler. Onların alışıldık basmakalıp öğütleri, çocukların hassas ruhuna etki etmez. Aslını söylemek gerekirse, çocuğun anne babası hayatta olduğu halde, evde birçok halalar, teyzeler, dayılar, amcalar olduğu halde çocuklar yetim gibi büyüyordu. Bazı aileler, çocuklarını çok iyi besler, iyi giydirir, çocuklarının vücut sağlığına dikkat ederler. Ancak tüm bunlara rağmen çocuk ruhunun sahip olduğu saflık, açlık, süs ihmal edilir. Doğrusu bu şartlar altında yetişen çocukların, olduklarından daha çok yaramaz yetişmediklerine şaşmamalıdır. Çocuklar büyüyüp de bazı şeyleri anlamaya başladıklarında, aile hayatına katıldıklarında, ailelerinden ne alır, ne görürler? Kentlerin, kasabaların, köylerin meydanlıklarında çöplerin, pisliklerin ve gübrelerin yığıldığını görenler, 'bu sağlık kurallarına aykırı; bu ne rezalet?' diye köpürürler. Şimdi siz evlat sahibi anne babalar! Bir kere düşününüz! Kendi vicdanınıza sorarak bir karar veriniz. İçinde bulunduğu aile çevresi, atmosferi çocukların kişiliklerinin sağlıklı bir şekilde oluşmasında ne derece etkilidir? Çocuklara, "Yalan söyleme, yaramazlık yapma, bu hareket kötüdür, nefret uyandırır, günahtır!" gibi öğütlerde bulunan bu kişiler bile birbirlerini aldatırlar. Çocukları da aldatırlar. Yine çocuklara "kimseyi incitmeyiniz, nezaketli, terbiyeli davranınız!" derler ancak kendileri söyledikleri kurallara uymayı pek düşünmezler. Çocuklar aldatılmayı çabuk fark ederler. Önce hayrete düşerler; anne babalarının kendilerine kötü, günah diye gösterdikleri şeyleri nasıl olup da bizzat kendilerinin yaptıklarını kavrayamazlar. Sonuç olarak kendilerinde su fikir oluşur; "anne babalar böyle söyler başka türlü davranırlar" Bu nedenle çocukların anne babalarının sözlerine karşı çocukların güveni kalmaz. "Şunu yapın, bunu yapmayın" türünden öğütlere pek aldırış etmemeye başlarlar. Anne babalar da diğer bir yandan çocuklarının daha küçük olmalarına rağmen kendilerine itaat etmediğinden, asi olmasından şikayet ederler. Oysaki çocukların bu hale gelmesine kendileri neden olmuşlardır ama bunun farkında bile değillerdir. Çocukların azarlama, kınama, cezayla itaatkar, sevgi dolu olabileceklerini sanmayınız! Çocuklarınızın yanında öyle davranınız ki, sizin meziyetlerinizi bizzat görerek sizi sevmeye başlasınlar. Kimi anne babalar ev içindeki yaşantılarına, kıyafet, beden temizliğine dikkat etmezler. Çocuklarının yanında kirli, sökük, eski kıyafetlerle, kirli el ve ayaklarla dolaşırlar. Konuşma davranışlarında nezahet, nezakete özen göstermezler. Kimileri de çocuklarının yanında birbirleriyle kavga ederler ve "babanızın nasıl biri olduğunu gördünüz mü?" veya "annenizin nasıl bir kadın olduğunu işte kendiniz görün!" gibi sözlerle çocukları da kendi kavgalarına ortak ederler. Aile toplantılarında dedikodu yaparken, başkalarını çekiştirirken, küçük bir çıkar için dolap çevirirken sözlerinize dikkat ediniz! İşte çocuklar ergenlik çağına ulaşıncaya denk onbeş yirmi yıl böyle kötü ortamlarda büyürler. Sonra da yaşlılarımız çocuklarının niçin göklerde uçmayıp kanatsız kaldıklarında şaşarlar. Böyle söyleyen anne babalara sormak gerekir; "siz çocuklarınızı terbiye ederken yükselmeleri için onlara kartal kanatları mi taktıniz yoksa bu kanatları kökünden mi yoldunuz?
Sayfa 50 - Karbon Kitaplar YayınlarıKitabı okudu
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.