Gazetelerde ve sosyal paylaşım sitelerinde yaygın bir şekilde yer bulmuş bir habere göre çocuğun öğretmenine yazdığı aşk mektubu şöyledir: 'Sevgili öğretmenim, Ben size aşık oldum. Aşkınızdan gözüm ne Hayat Bilgisi görüyor nede çarpım tablosu. Bence sen dünyanın en güzel kadınısın. Dersten sonra bir yerde ayran içmeye ne dersiniz. Öptüm.' Öğretmeni tarafından sadece dil bilgisi tarafından denetlenen bu aşk mektubu, maalesef hemen herkese çok sempatik gelmiştir. Ama ne yazık ki, yazımdaki dilbilgisi hatalarından ve yazının biçiminden ilköğretim bir veya ikinci sınıf öğrencisi olduğu anlaşılan bu çocuğun nasıl bir zihinsel travma yaşadığı, duygusal soruna sahip olduğu görmezden gelinmektedir. Yine medyada yaygın olarak yer bulmuş olan bir başka haber, ilköğretim dördüncü sınıftaki kızına aşk mektubu yazan beşinci sınıf öğrencisine dayak atan öğretmenle ilgilidir. Öğretmenin şiddeti kabul edilemez ama yine sadece öğretmenin dayağına odaklanan zihinsel geri plandaki çarpıklığı, zihinsel sorunu, kişilik travmasını ısrarla görmezlikten gelmektedirler. Böyle olduğu için de hiç kimse bu çocuklara ne oluyor diye sormamaktadır. Özellikle de medya hiç sormamaktadır, çünkü sürecin faili kendisidir.