Gönderi

(...)kapının açıldığını duydu. Bu Pat olmalıydı, zavallı kız bir yerlerde sıkıcı bir gece geçirmiş, şimdi eve dönüyor olmalıydı. Ona iyi davranmaya kara verdi, işleri bu kadar iyi gittiğine göre, pekâlâ biraz cömertlik gösterebilirdi. Pat mutfağa girdiğinde Bruce ona gülümsedi. “Bir fincan kahve?” dedi. “Kendime de yapacaktım.” Pat kızardı. Kendisini engellemeye çalıştığı halde kızarıyordu. Bruce fark etmiş, şimdi yeniden gülümsüyordu. Zavallı kız, yüzü kızarmadan bana bakamıyor. Bruce ayağa kalkıp kahve makinesine doğru gitti. “Sana çok güzel bir şey yapacağım,” dedi. “İrlanda kahvesi. Dublin’de öğrendim. Bir rugby maçı için gitmiştik. İrlandalı çocuklardan biri bana İrlanda kahvesi yapmayı öğretti. Sana bir fincan yapayım.” “Bilmiyorum,” dedi Pat, kekeleyerek. “Biraz yorgunum.” “Saçmalama,” dedi Bruce. “Otur. Çok sert yapmayacağım.” Pat mutfak masasına oturup Bruce’u kahve yaparken seyretmeye koyuldu. Sırt çizgisine, bedeninin rahat duruşuna, dirseğe kadar sıvanmış koyu mavi rugby kazağının altından görünen kollarına bakmaktan kendini alıkoyamıyor, aklından yalnızca tek bir cümle geçiyordu: Kendimi tutamıyorum, engel olamıyorum. Ona bakmam gerek. O sırada Bruce aniden dönüp genç kızın kendisine bakmata olduğunu gördü. Sanki utanmışçasına bir an gözlerini kaçırıp sonra tekrar baktı. “Senin için çok zor, değil mi?” dedi. Pat dudağını ısırdı. Konuşamıyordu. “Evet, senin için bu durumla başa çıkmak çok zor olmalı,” diyerek devam etti. “Bir taraftan ben ve Sally. Bir tarafta sen. Zor.” “Neden bahsettiğini bilmiyorum,” diye mırıldandı Pat, yüzü utançtan yanıyordu. Bruce ileri doğru birkaç adım atıp genç kızın hemen yanında durdu. Omzuna dokundu. Sonra elini kaydırarak yavaşça yanağının üzerine getirdi. “Yanıyorsun,” dedi. “Zavallı Pat, yanıyorsun. Zavallı küçük kız. Alev alevsin.” Pat, yanağına dokunan eli itmek için kendi elini kaldırıyordu ki Bruce’un eli onunkinin üzerine kapanıverdi. “Bak,” dedi. “Gel şu konuyu iki yetişkin gibi konuşalım. Ben bu Amerikalı kızla beraberim, ama senin zannettiğin kadar beraber değiliz. Sonuçta evlenmeyeceğim yani. Onunla çıkacağım çıkmasına, ama uzun vadeli bir şey değil. Yani seni de mutlu edebilirim. Neden olmasın? Paylaşın beni.” Bir an Pat hiçbir şey söylemeden kaldı. Sonra, bu sözlerin anlamı zihninde açıklığa kavuşunca, istemeden küçük bir çığlık koyverip elini Bruce’un elinden kurtardı. Sonra sandalyesini geri itip yere düşürerek, güç bela ayağa kalktı. Bruce’a bakıyor ve onu tüm çıplaklığıyla, mümkün olacağını asla hayal edemediği bir açıklıkla görebiliyordu. Gördüğü manzaradan içi bulanmıştı. “İnanmıyorum,” diye fısıldadı. “İnanmıyorum.” Bruce gülümseyerek omuzlarını silkti. “Teklifim masada kızım Patsy. Bir düşün. Nasıl derler... kapım her zaman açık!”
Sayfa 464Kitabı okudu
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.