yalnız ben ve ellerim kalıyordu uzun masalarda
evler o zaman annelerle üzgün, babalarla tövbe
bir harften üşüyordum gibi dilim daralıyordu
sokuluyordum bütün itirafların inine
herkesin itimåt beklediği aşklarda yolları gösteriyordum
oysa ilk ya geldikçe anlıyorduk ancak:
hepimizde başkasının hayatı asılı
şimdi, yaşamak için bize hile lazım
başkalarının uykularını beklemek için..
ey yürepinde çok kimseyi taşıyamayan
ben, bir iç kanaması gibi durmadan akan
zehirle sınanmış bir yerdeydim hep
hançeremde dar bir vadiydi zaman
kimin günahlarına kül olurdum ki konuşsam
anlıyordum çünkü:
her aşkta susulan åh ne kadar doğru
çünkü akşamlar ki eskisinden yoksul artık
insanlar ki bir şeyle bir ömür ısrar
gerek ki tüm alınganlığımız kısasla bitsin
bu yüzden diz çöküp
ayrılık istedim her ağızdan:
bir suretti günlerimiz dünyada
yalan, bileklerimize dolanan son kanın sancısı..
ey en solgun aşklarına bir intihar borcu olan
ben, odalarda resmi asılıyormuş gibi duran
herkesin yanlış okuduğu bir şarkıydım hep
sonunda gördüm, hep bir yere koşuyormuşum:
mektupların karalanan yerlerini okumaya
her inadı denediğim bir aynada yeniden konuşmaya
bir yerde beni hâlâ affetmeyen bir kadın nasılsa vardı
nasılsa daha neyimiz var
yıllar sonra yeniden konuşmaya
çünkü bütün aşklar bir gün uzaklara itina
sanki, ölünce dökülen su gibi
gözlerimde bunca hıçkırık dururken
yaslanıp emânet omuzlara, diyecekmişim:
nasılmış ve nedenmiş artık sevilmiyor olmak..
ey yüreğinde zehir saklayan
ben, şimdi eve geç gelmelerin çocuğu
kimsenin bilmediği bir dildeydim hep
Sayfa 30 - Zehir