Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
KABİL TANRIDAN NEFRET EDENDİR
Tanrı'nın varlığını bile büyük bir cesaretle sorgulayın; çünkü, eğer varsa, gözleri kör eden korkuya bağlılıktan ziyade akla bağlılığı daha çok onaylamak zorundadır. THOMAS JEFFERSON ______ Jose Saramago, Portekizli 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi dünyaca ünlü bir yazardır. Körlük romanıyla tanıdığımız Saramago’nun farklı yazım stili, eserlerinde ustaca kullandığı metaforlar, mizahi ve eleştirel dili, dinlere yaptığı hicivler ve kara mizah kendisinin başlıca özellikleridir. 1991’de İsa’ya Göre İncil romanı yüzünden aforoz edilmiştir. Kabil romanı ise son kitabıdır. Bu kitabında İsa’ya Göre İncil’e benzer şekilde din tarihini, kurgu içinde eleştirmiştir. Baştan uyarmam gerekiyor: Dini inancında hassas olan insanların yer yer rahatsız olabileceği kısımlar bulunmaktadır. Bununla birlikte okurken unutulmaması gereken en önemli husus ise Saramago’nun Hristiyan bir coğrafyada büyümüş olmasıdır. Haliyle bir zamanlar kendisi bir Hristiyandı. Sonrasında dini terk etmiş ve hayatını bir ateist olarak tamamlamıştır. Bundan dolayı, kitapta din tarihi hakkında olayları ele alış şeklini, Kuran bazlı düşünmemek gerekir. Yazarın ele aldığı olayları Tevrat perpektifinden düşünmek elzemdir. Üç semavi din aynı peygamber ve anlatılara sahip şeklinde bir savla buna karşı çıkılabilir veya Tevrat değiştirildi, tahrif edildi savıyla keza karşı çıkılabilir. İlkine karşı şunu diyebilirim: Aynı peygamberler ve anlatılar var olsa da bunların üç dinin kaynaklarında geçme şekilleri birbirleriyle birebir aynı değildir. Kuran’da yüzeysel geçilen pek çok konu Tevrat’ta detaylı olarak geçmektedir. İkinci sava karşı ise şunu diyebilirim: Tevrat’ın değiştirilmesi veya tahrif edilmesi sadece bir iddiadır, yani herhangi nesnel bir kanıtla desteklenmemektedir. Tabi, bana göre baştan sona insan ürünü bir kitaptır. Farklı zamanlarda yazılmış ve nihayetinde bir dinin kutsal kabul ettiği bir kaynak haline gelmiştir. Gerçekte ise tarihsel, sosyolojik bir metinler bütünüdür. Bunlar dışında kitapta ele alınan başat konu, kötülük problemidir. Bundan sonra, insanın özgür iradesinin durumu, kutsal olduğu kabul edilen bu metnin ne kadar güvenilir olduğu gibi başka konular gelmektedir. Bu tarz konular daha çok felsefik konular olması sebebiyle salt kutsal metinler özelinde ele alınamayacağı için her inançtan veya inançsızlıktan insanın yorumuna, eleştirisine açıktır. O halde kitabın içeriğine geçelim. ______ Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O her şeye kadir değildir; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kötü niyetlidir; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kötü niyetlidir hem de her şeye kadir değildir; bu durumda da Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur–, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır? EPIKUROS ______ Adem ile Havva mutlu mesut şekilde Cennette dolaşırken bir gün Tanrının kendilerine yasak ettiği bilgelik ağacının elmasından yerler ve mutsuzluğun kapısı ilelebet insanlık için açılmış olur. Bundan önce ise kitabın henüz ilk sayfalarında Saramago’nun dinsel metinlere ve tanrıya üç farklı eleştiride bulunduğunu görüyoruz. Bunlardan ilkinde “… kesinlikle kendine öfkelenmiş olmalı, çünkü cennet bahçesinde bu büyük mü büyük hatadan sorumlu tutabileceği başka kimse yoktur,” denilerek Tanrının Adem ile Havva’nın seslerinin olmayışlarına kızması ele alınır. Bunun üzerinden kör saatçinin işlerini yeterince yetkinlikte yapmadığını, unuttuğu şeyler olabileceğini ve bunlardan dolayı da sinirlendiğini dile getirir. Peki kime sinirlenir? Her şeyi an be an kendisi yaratmıyor ve kontrol etmiyor mudur; o halde tek sorumlu kendisidir. Yok eğer, tek bir noktayı tek bir an bile kendi kontrol etmiyorsa, kendi tanımıyla çelişmiş olur. Yok kontrol ediyorsa o halde eksiklikler, hatalar veya yolunda gitmeyen her bir nokta, onun sorumluluğundadır. Nitekim birkaç sayfa sonra Adem ile Havva’nın cennetten kovulmasına sebebiyet veren ağaçtan bir şey yenilmemesi isteniyorsa o halde “… ikinci olarak, efendinin öngörüsüzlüğü apaçık ortadadır, çünkü bu meyvenin yenmesini gerçekten istememiş olsaydı çare basitti: Ağacı hiç dikmemesi, başka yere yerleştirmesi veyahut dikenli tellerden bir çitle etrafını çevirmesi yeterli olurdu,” denilir. Sonra ilk alıntının geçtiği aynı sayfada “… biraz da tesadüfen kayda geçirilmiş yazılar …” denilerek aslında bu metinlerin mutlak bir plan çerçevesinde yazılan şeyler olmadığı işaret edilerek hemen ilerleyen satırlarda “… çaresizce sapkın hayal güçlerinin ürünü olan o uzak dönemlerin olayları …” denilerek metnin tarihsel ve insan ürünü olması, buna ek olarak ilerleyen kısımlarda daha detaylı ele alınarak görüleceği üzere içeriğinde nahoş olayların geçtiği vurgulanır. Adem ile Havva’nın çocuklarını yüz otuz sene sonra yapması olayından hareketle aslında daha genel bir eleştiri yapılır: 13.5 ila 14 milyar yaşında olan evrende, dünyanın oluşumu 4.5 milyar yıldan fazla sürmüş, bu dünya üzerinde de çağdaş insan formu sadece son 200 bin yıldır dolaşmaktadır. Peki, aradaki bunca milyar sene ol deyince olduran tanrının inşaat ve yapım süreci miydi? Tanrı bir sürece giriyorsa zaten kendi tanımıyla çelişmez mi? Çünkü, süreç denilen kavramın öncesi, şimdisi ve sonrası olacak, Tanrı ise öncesiz, sonrasız bir iddiadır. Yok, o zamandan ve mekandan münezzeh ve onun için süreç yok ve kendisi adeta her şeyden üstte bulunuyor denilebilir. Ancak, süreci başlatmak için bile olsa zaman ve mekan sınırlamasına dahil olması gerekecektir. Melekler gibi aracılarla iş yapsa bile bu sefer kendi isteği ve takdirini buna dahil etmiş olacaktır. Öte yandan mükemmellik olan Tanrının bir şeyin olmasını istemesi aslında kendisinin mükemmelliğine zarar verecektir. Adem ve Havva’nın henüz yaratılmamış cehennemle tehdit edilmeleri ve ortada henüz olmayan iyi ve kötü gibi yargılarla hesaba tutulmaları yine eleştiri konusu olur. İyi, kötü yargıları insan için vardır. Yani topluluk halindeki insanları bir düzene koyabilmek için, ama daha iki tane insan var ve onlar da her şeyin hoş olduğu cennetteler, haliyle bu iki insanın yargılandıkları iyi ve kötüden haberleri bile yoktur. Denilebilir ki, Tanrı onlara yemeyin diyerek kötüyü gösterdi ve iyi ile kötü Tanrının onlara iyilik ve kötülük atfetmesiyle olur. O halde insanlar nedenleri irdelemeden Tanrının talimatlarına uymakla yükümlü otomatlara döneceklerdir. Zaten Tanrının onların her yaptığı eylemi önceden biliyor olması gerekir. Biliyorsa yani özelde, bu ağaçtan ikisinin zaten yiyeceklerini biliyorsa onlara yasaklamanın bir anlamı kalmıyor. Ayrıca insanların en kılcal damarına ve zihninin en derin ucuna kadar dizayn eden de Tanrıdır. O zaman Tanrı adeta insanlarla oyun oynuyor gibidir. Başı belli, gidişatı belli, sonu belli olan bir oyun ama insanlar özgür(!) Sonra, “üçüncüsü ise adem ile havva çıplak, çırılçıplak olduklarını tanrının emrine itaat etmedikleri için keşfetmiş değillerdir. Yatağa girdiklerinde de tamamen çıplak, çırılçıplaktılar ve eğer efendi böyle bir edep eksikliğini fark etmemişse, bunun kusuru, tohumluk olan kendisinin körlüğündendi; tedavisi olmayan bu aynı körlük, sonuçta bizim de öz evlatlarımızın başkalarının evlatları kadar iyi ya da kötü olduğunu görmemizi engelleyecektir,” denilerek yazarın baş yapıtındaki en önemli metaforu burada Tanrı için kullanır. Sadece kitaptan üç beş sayfayı ele alınca bu sorgulamalara ulaştım. Daha kitabın kahramanı Kabil’in adı bile geçmedi. Demem o ki, tabu haline getirdiğimiz cinselliği, bir yazar, mizahının içinde yer verdi diye, salt bu noktaya mercek tutup buraya takılı kalırsak, pek çok şeyi göremeyiz. Bak yine bir körlük… Saramago kurgusuna yerleştirdiği cinselliklerle 'kör' okurları ayıklıyordur belki de kim bilir ... ______ Kimileri inandıkları şeyi anlamayı sever. Kimileriyse anladıkları şeye inanmayı. STANISLAW JERZY LEC ______ Kabil ile Habil herkesin bildiği üzere Tanrıya kendi yetiştirdikleri veya besledikleri şeylerden sunarlar. Tanrı Habil’inkiler kabul eder ama Kabil’inkileri reddeder. Sonrasında Kabil Habil’i öldürür. Bunun üzerine Tanrı Kabil’in alnına bir damga vurur ve onu yersiz yurtsuz olup ölene kadar dünya üzerinde gezgin olmakla cezalandırır. Bu esnada Kabil, Tanrıya kendisinin özgür iradesinin sakat olduğunu, çünkü istese kendi eylemini onun engelleyebileceğini ifade ederek kendini savunsa da kar etmez. Sonuçta kahramanımız kardeş katili Kabil’le büyülü bir yolculuğa çıkarız. Büyülü diyorum, çünkü Saramago onu farklı zaman dilimlerindeki Tevrat'taki çeşitli olayların içine sokar. Ancak bu olaylardan ilkinde normalde bir arada olmayan iki önemli figürü evli olarak gösterir: Nuh ile Lilith. Bu ikisinin çocuğu olmamaktadır. Lilith’ten kısaca bahsedecek olursak: İki dinin apokrif metinlerde Adem’in ilk eşi olarak geçen Lilith, Adem’le eşit olduğunu düşünür. Yani kendisine ilk feminist diyebiliriz. Adem’le ilişkiye girmeyi de reddeder, bundan dolayı da lanetlenir. Kökeni ise Sümerlere dayanır. Sonuçta katı ataerkil bir toplum olan İsrailoğulları, bu güçlü ve bağımsız kadın figürünü lanetli, kötü olarak efsanelerine dahil etmişlerdir. Saramago’nun birazdan göreceğimiz üzere iki lanetli, kötü karakteri sevgili yapması önemli bir noktadır. Yani, Lilith ile Kabil sevgili olurlar, uzun uzun sevişirler ve nihayetinde bir de çocukları olur. Ama halk çocuğu Nuh’tan bilir, her ne kadar işin aslının başka olduğunu fark etseler de, Kabil ise her ne kadar Lilith’in yanında keyfi yerinde olsa da kendi cezası gereği burada duramaz ve yolculuğa devam eder. Bundan önce, şunu belirtmem gerekiyor: Nuh, insanlığın ikinci babası olarak kabul edilir. Çünkü tanrı insanlara kızarak tufanla insanlığı ortadan kaldırınca Nuh ve onun soyundan gelenler dünyadaki tek insan soyunu oluşturmuşlardır. Saramago ise bu soyu kurgusunda Kabil’e bağlamış olur Lilith’le ikisini seviştirerek. Dikkat edilesi bir noktadır. Kabil eşeğine atlar ve yolculuğundaki bir sonraki durağa gelir. Geldiği yerde bir adam oğlunu almış ve elindeki bıçağı onun boynuna indirmek üzeredir. Kabil yetişir ve buna mani olur. Bu adam İbrahim, oğlu ise İshak’tır. Bu sırada tanrının yani kitapta daha çok geçtiği ismiyle Efendinin gönderdiği melekler rötar yapmıştır. Bundan dolayı ilahi planını Kabil kurtarmış olur. İbrahim’in inancını sınamak için ondan oğlunu kesmesini buyuran Efendi hakkında şunlar denir: “… emirlerine uymayanlara felaket ya da hastalık gönderir, demek ki efendi kinci biri …” ve bir başka parafta bu sefer İshak’ın ağzından şunlar söyletilir: “sorun ölüp ölmediğimi bilmek değil, sorun şu ki, böyle bir efendi tarafından yönetiliyor olmamız, kendi çocuklarını yiyen Baal kadar acımasız bir efendi bu.” Tevrat'ta bizzat Efendinin kendisi Musa’ya, kendisinin kıskanç olduğunu, intikam almak istediğini söyler. Aynı Efendi bir başka yerde İbrahim'le güreşir hatta ona mağlup olur. Diğer tanrılarla rekabet içinde olan Efendi, İsrailoğullarını kendine seçer ve diğer tanrıları yok etmeye çalışır. Yani bu Efendi antropomorfiktir: insanlar onu kendilerinden hareketle dizayn etmişlerdir. Zira bu Efendi Tevrat'ta zamanla bu özelliğinden yavaş yavaş uzaklaşarak aşkınlaşacaktır. Bir nevi Efendi de evrim geçirmiştir. Öyle ki bir noktadan sonra kendisine insanların adıyla hitap etmemesini isteyecek, “ben benim” diye bunu kodlayacaktır. Life of Brian filminin şu sahnesinde Efendinin adını söyleyen birisi recm edilecektir. Bu esnada yanlışlıkla haham veya rahip de efendinin adını söyler ve kendisi de recm edilmekten kurtulamaz: youtu.be/bDe9msExUK8 ______ Bir insanın ahlaki davranışları anlayışa, eğitime ve sosyal bağlara dayanmalıdır; hiçbir dini temel gerekmez. İnsan, eğer ölümden sonra ceza korkusuyla ve ödül umuduyla kontrol altına alınmak zorundaysa, şüphesiz kötü bir yoldadır. ALBERT EİNSTEİN ______ Kabil bundan sonra İbrahim’in akrabası olan Lut’un yanına gider. Lut’un üç misafiri vardır, kapıya ise şehir halkı birikmiş ve Lut’tan o erkekleri istemektedirler. Çünkü bu şehrin halkı kadınları bırakıp erkeklerle cinsel ilişki yaşamaya tutkundur. Lut ise onlara şunları söyler: “Yalvarırım dostlarım, bu cinayeti işlemeyin, iki bekar kızım var, onları dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz, ama bu adamlara kötülük etmeyin, çünkü onlar gelip benim çatımın altına sığındılar.” (#87296744) Alıntının yorum kısmında paylaştığım üzere Saramago bunları kafasından sallamıyor, Lut’a söylettiği bu sözleri kurgu içine aynen tevrattan alıp monte etmiştir. Devamında bu misafirlerin melek olduğunu anlarız. Bunlar, Lut’a bu şehrin helak olacağını, sadece kendisinin ve ailesinin kurtulacağını bildirir. Lut ve ailesi şehirden ayrılırken onun eşi meraktan helak olan şehre dönüp bakar ve tuzdan heykele dönüşür. Saramago ise bu durumu, Efendinin insanların doğalarının bir gereği olan merak duymalarina bile tahammül edemediği şeklinde yorumlar. Nitekim bilgelik ağacından Adem ile Havva da meraklarından elmayı yemiş ve cennetten kovulmuşlardı. Yani kendi yarattığı insanlardan mutlak itaat bekleyen Efendi, onların merak etmesine, bilgiye ulaşmasına karşıdır. Zaten bilgiye ulaşan birçok insan da asırlar sonra ondan uzaklaşacaklardır. Şehir helak olmadan evvel İbrahim Efendisine şehirde masumların olduğunu söyleyerek, ondan af diler ve Efendi de şu kadar masum varsa affedeceğim der lakin Efendinin nasıl biri olduğunu geçirdiği yolculuklar ve kendi deneyimleri sayesinde bilen Kabil ise Efendinin kafayı şehri yok etmeye bir kez taktığını, İbrahimle ancak görünüşte bir anlaşma yaptığını söyler. Nitekim Kabil haklı çıkar. Şehir yok olduktan sonra ikili arasında geçen konuşmada şunlar denilir: “Çocuklar, dedi kabil, oradaki çocuklar masumdu, Tanrım, diye mırıldandı İbrahim, sesi bir inilti gibiydi, Evet, o belki senin tanrın ama çocukların değil.” Sıkı bir dindar olan Dostoyevski’nin de Tanrı konusunda kafasını en çok kurcalayan konu yeryüzünde acı çeken çocukların durumu olmuştur hatta onun şunu söylediği veya bir karakterine söylettiği rivayet edilir: “Yeryüzünde tek bir çocuk dahi acı çekiyorsa, Tanrı yoktur!” Çocukların akli baliğ olmadığı için iyi ve kötüyü ayırt edemezler ve masumdurlar. Bundan dolayı onların cezalandırılması Tanrının iyi ve adil özelliğiyle çelişir. Tevrat'ta Efendinin, babalarının günahlarından dolayı çocuklarını da cezalandırabileceği geçer ancak o zaman İshak’ın dediği üzere böyle bir efendinin kontrolünde bir hayatın kendisi cehennemdir. Genellikle ölen çocukların doğrudan cennete gittikleri kabul edilir lakin buna dair kesin bir veri yoktur dinsel metinlerde ki olsa bile bu sefer de adalet aksar. Çünkü ben çocukluğu atlatarak sınava tabi tutulurken bir başkası Tanrının takdiriyle henüz çocukken ölüp ne olduğunu anlamadan doğrudan cennete gitmiş olur. Sonuçta bu konu insanlık ve Tanrıya inanç var oldukça tartışılmaya ve eleştirilmeye devam edilecektir. Lut ve kızları kendilerini kurtardıktan sonra soluğu bir mağarada alırlar. “Bir gün, büyük kızı küçüğüne dedi ki, Babamızın hali harap, yakında burada ölecek, civarda evlenebileceğimiz tek bir erkek yok, bir fikrim var, babamızı sarhoş edeceğiz, sonra onunla yatacağız ki bize soy versin. Böyle yapıldı, lut farkına varmadı, kızının yatağa ne zaman girdiğini ne zaman kalktığını bile anlamadı, aynı şey ertesi akşam küçük kızla da tekrarlandı, yaşlı adam o kadar sarhoştu…” (#87305502) Yine yorumda paylaştığım üzere Saramago, kurgusunun içine Tevrat'tan ilgili olayı olduğu gibi monte etmiştir. Devamında ise Kabil, kendi cinsel deneyimlerine dayanarak Lut’un kızlarıyla cinsel ilişki yaşarken bilincinin yerinde olmadığı savının mantıklı olmadığını ifade ederek Efendinin sonradan yasaklayacağı ensesti insanlığın başlarında üremek adına serbest bıraktığını belirtiyor. Aynı şekilde eğer ilk insanlar sadece Adem ile Havva idiyse insan soyunun devamı bunların çocuklarının birbirleriyle cinsel ilişki yaşamalarından sağlanmıştır. Bu durumda insanlığın kökeni enseste dayanır. Bence ‘maymundan gelmek’ çok daha makbul ve güzeldir. ______ İnsanlar kötülüğü hiçbir zaman, dini inançları uğruna yaptıkları zamanki kadar eksiksiz ve neşeli yapmazlar. BLAISE PASCAL ______ Kabil eşeğine atlayıp yolculuğunda yeni bir durağa gelir. Musa dağa Efendiyle görüşmeye çıkmış ve kırk gündür ortalıkta yoktur. Kardeşi Harun, halkın başındadır lakin onları kontrol etmekten uzaktır. Çünkü halk, Musa’nın geri dönmeyeceğini düşünmeye başlamış, kendilerinin yine korumasız kaldıklarından endişe duymaktadırlar. Bu endişe yerini öfkeye bırakır ve Harun’ndan kendilerine tanrı yapmasını isterler. Harun dirayetli davranamaz ve onlardan topladığı altınlardan bir buzağı yaparak onların eski alışkanlıklarına dönmesine neden olur. Sonunda Musa dağdan iner ama bu sürpriz manzarayla karşılaşır. Haliyle kardeşini azarlar. Bu duruma çekidüzen verdikten sonra Efendinin mesajını iletir. Bu mesajda Efendi, onların her birinin ellerine kılıç vesaire alarak falanca yere gidip kapı kapı dolaşarak kardeşlerini, dostlarını, komşularını öldürmelerini ister. Onlardan pek çoğu da bunları yaparlar. Nitekim daha sonra gelecek olan İsa’nın komşunuzu sevin mesajı bu olay üzerinden bir kat daha anlamlı hale gelir. Katliamlar bununla sınırlı kalmaz. Kabil, Yeşu’nun ordusuna nalbant olarak girer ve bu sayede İsrailoğullarının birkaç seferine tanıklık eder. Efendinin emriyle ele geçirdikleri şehirlerde kadın çocuk yaşlı demeden katliamlar yaparlar. Efendi için altınlar, gümüşler toplarlar. Kimi şehirlerden genç kadınları ganimet olarak aralarında pay ederler. Bu yapılanlara daha fazla katlanamayan Kabil buradan uzaklaşır ve İsrailoğulları Efendileri için daha pek çok şehri, kadın çocuk yaşlı demeden hatta içindeki hayvanlarla katletmeye devam ederler. Bu noktada ahlakın, sorgulanmadan salt Tanrının sözüne bağlanmasının zararlarını görmüş oluruz. İyi ve kötü, doğru ve yanlış = Tanrının ise Tanrının masumları öldürün emri de iyi ve doğru olur. Tanrının öldür dediği masum olamaz, o kesin suçludur denebilir lakin bu da yine salt az önceki durumun ön kabul yapılmasından kaynaklanan bir savdır. Saramago bizzat Tevrat'tan aktardığı olaylar üzerinden kadınların, çocukların, yaşlıların ve hatta hayvanların bile Tanrının yok edin emriyle kötü ve yanlış olarak nitelenmelerine neden olabileceğini ortaya koymuş olur. Umberto Eco’nun bu konuyla ilgili şu sözleri de oldukça anlamlıdır: "Peygamberlerden ve hakikat için ölmeye hazır olanlardan korkun, çünkü onlar kendileriyle birlikte başkalarının da ölmesini bir kural olarak dayatırlar; sıklıkla onlardan önce, bazen de onların yerine." ______ İddia ediyorum hepimiz ateistiz. Ben yalnızca, sizin inandıklarınızdan bir eksik tanrıya inanıyorum. Siz öteki tanrıları neden göz ardı ettiğinizi anladığınızda, benim de neden sizinkini göz ardı ettiğimi anlayacaksınız. STEPHEN HENRY ROBERTS ______ Kabil bundan sonra zenginliği, iyi ve dindar oluşuyla nam salmış Eyüp’ün yanına gider. Şeytan, efendiye Eyüp’ten bu kadar emin olmamasını, onun sahip olduğu her şeyi onun verdiğini, bunları kaybettiği veya başına felaketler geldiğinde kendisine beddualar yağdıracağını söyler. Efendi ise Eyüp’ü sınamasını söyler ona ve şeytan da Eyüp’ün başına felaketler yollar. Bu noktada Saramago, doğa olaylarına sadece Efendinin değil şeytanın de müdahale edebildiğine dikkatleri çeker. Sadece doğa olayları değil üstelik, Efendi Sodom üzerine felaket yollayabiliyor ama şeytan da aynılarını yapabiliyordur. O halde yoksa Efendi şeytanın ta kendisi midir? Ya da Efendinin şeytandan hiçbir farkı yoktur. Kabil ise şunu der: “Lucifer tanrıya isyan ettiğinde ne yaptığını iyi biliyordu, kimileri bunu hasetten yaptığını ileri sürer ama doğru değil, moruğun kötü doğasını bildiği için yaptı,” (#87304850) Sonuçta Eyüp biraz dirense de sonunda dayanamayarak beddualar yağdırır. ______ "İnsanlardan sürekli "Ah, Tanrı korusun" diyen mektuplar alıyorum. Geçmişte hiç yapmamıştı, gelecekte yapacağına nasıl olur da inanıyorlar bilemiyorum." BERTRAND RUSSELL ______ Ve Kabil son durağına gelir. Yine Nuh’un yanındadır ama bu sefer başka bir zaman diliminde ya da kitaptaki tabiriyle şimdiki zamanların birinde. Nuh’a haber gelmiştir. Efendi kendi yarattığı insanlardan bıkmış ve onları toptan yok etmeye karar vermiştir. Bunun için çok yakında tufan yollayacaktır. Nuh’a ebatlarını bizzat kendisinin verdiği bir gemi yapmasını ve içine her hayvandan birer çift koymasını söyler. Tabi, bu ebatların pek çok açıdan kullanışlı olmadığını Kabil söyler ama dinletemez. Hazırlıklar meleklerin yardımıyla devam ederken Kabil geçirdiği onca yolculuktan sonra Efendiye ve onun düzenine karşı son derece öfke duymaya başlamıştır. Meleğin biriyle dertleşir. Yanlış olmasın bu aktaracağım konuşma Eyüp yolculuğu sırasında vuku bulur: “Dikkat, kabil, çok konuşuyorsun, efendi seni er ya da geç işitir, seni cezalandıracaktır, Efendi işitmez, sağır o, her yandan ona yakarıyorlar, yoksullar, bahtsızlar, talihsizler, dünyanın kendilerine çok gördüğü yardımlar için ona yakarıyorlar, ama efendi onlara sırtını dönüyor, ibranilerle ittifak kurdu, şimdi de şeytanla anlaşıyor, bunun için tanrı olmaya gerek yok,” Kabil artık Efendiden ne korkuyor ne de sözünü sakınıyordur zaten aslında baştan beri böyledir. Gemi yapılır ve Kabil de biner gemiye. Tufan da başlar. Bu esnada yine garip cinsel olaylar olur, Kabil daralmaya başlar. Nihayetinde sular çekilir ve Efendi onları karşılayacaktır. Lakin Efendi büyük bir sürprizle karşılaşacaktır. Gemiden ne Nuh ne de bir başkası iner, sadece Kabil iner. Efendinin geçirdiği şok, Lotr’un şu sahnesinde orkların geçirdiği şoka benzer: youtu.be/ZcuZsyLlB-0 (0.34-1.20 arası) Kabil gemiden Aragorn gibi iner ve Efendiyle şu konuşma geçer aralarında: “Nuh ve yakınları nerede, diye sordu efendi, Şurda burda öldüler, cevabını verdi kabil, Öldüler mi nasıl olur, öldüler ha neden, Nuh hariç, o özgürce, gönüllü olarak boğuldu diğerlerini ben öldürdüm, Katil, benim projeme karşı çıkmaya nasıl cüret ettin, habil’i öldürdüğünde senin yaşamını esirgemiş olmama böyle mi teşekkür ediyorsun, diye sordu efendi, Bir gün birisinin seni gerçek yüzünle karşı karşıya bırakacağı gün gelmeliydi, Ya ilan ettiğim yeni insanlık, Bir tane oldu, bir daha olmayacak ve kimse da buna üzülmeyecek, Sen Kabil’sin, kötüsün, alçak kardeş katilisin, Senin kadar kötü ve alçak değilim, sodom’daki çocukları hatırla. Büyük bir sessizlik oldu. Sonra kabil konuştu, Şimdi, beni öldürebilirsin …” ______ Din, yaptığınız her şeyi, her günün her dakikasında izleyen gökyüzünde yaşayan görünmez bir insan olduğuna insanları gerçekten inandırmıştır. Ve bu görünmez adamın yapmanızı istemediği on maddelik özel bir listesi vardır. Ve eğer bu listedekilerden herhangi birisini yaparsanız, sizi yaşamanız ve acı çekip yanmanız ve boğulmanız ve çığlık atmanız ve sonsuza ve "zamanın sonuna kadar" ağlamanız için göndereceği özel bir yeri vardır, içi ateşle ve dumanla ve yanmayla ve işkenceyle ve ızdırapla doludur... Fakat O sizi sever! GEORGE CARLİN ______ Yeniden her şeyin başlangıcına gidelim mi? Yani Kabil’in habil’i öldürdükten sonra Efendi ile konuşmasına. Efendi ona kızar, Kabil ise “Evet, doğru infaz eden kol bendim, ama hükmü sen verdin,” der. Sonrasında Efendi Kabil’den açık olmasını istediğinde Kabil şunları söyler: “Basit, ben habil’i öldürdüm, çünkü seni öldüremezdim, ama benim niyetimde sen ölüsün.” Eğer böyle bir Efendi varsa Saramago’nun kurgusunda Kabil’in duruşu en asil duruştur. Baştan kendine kuklalar yapan, daha sonra kendi yarattığı bir başka kuklayı kendine rakip düşman olarak edinip insanlar üzerinden bahisler oynayan, çocukları bile katledebilen, kızan, kibirlenen, kıskanan, güvenmeyen, başka tanrılarla yarış halinde olan, insanları sevdiğini söyleyip onlara her fırsatta öfke kusup onlarla dilediği gibi oynayan, cinselliği tabu haline getirten, en büyük günahlar arasına ekleyen ama kendi seçtiği üst insanların her türlü cinsel ilişkilere girmesine serbestlik tanıyan, ensesti yasaklayan ama en baştan insanların soyunu enseste bağlayan, bir kesim insan topluluğunu kendine seçip diğerlerinin üzerine savaşa yollayan, buradan kendine ganimet isteyen … bir efendi varsa Kabil’e yapacak tek bir şey kalır ve o, başta da sonda da aynısını yapar. Ve, “Kabil, tanrı’dan nefret edendir.” (#87319261) Ama yukarıda saydığım özellikler Tanrıdan ziyade insana benziyor öyle değil mi? İlginç, düşünmeye değer… ______ SONSÖZLER: Voltaire: Eğer Tanrı gerçekten yoksa, onu yaratmamız gerekir. Mikhail Bakunin: Eğer Tanrı gerçekten varsa, onu yok etmemiz gerekir. Nietzsche: Tanrı öldü! NOT: Az önce sözünü alıntıladığım George Carlin’in o sözleri söylediği stand-up gösterisini buraya almak isterdim lakin bu kadar emek verip yazdığım incelemenin sırf ‘hassasiyet’ yüzünden şikayet edilerek kaldırılmasını istemem. Bence buraya koysam da kaldırılacak bir şey yok lakin malum 1k’nın garip bir şikayet değerlendirme ‘algoritma’sı var. Ama bu algoritmayı çok güzel örneklendiren bir şarkıyı paylaşabilirim: youtu.be/98plycP955Y İyi okumalar..
Kabil
KabilJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201811,1bin okunma
··
5,1bin görüntüleme
Ayşe* okurunun profil resmi
Kaan 125 sayfa süren incelemeni nihayet masal gibi okudum. Aklıma hemen Şeytanın Avukatı filmindeki Al Pacino'nun şu efsane sahnesi geldi; “Sana tanrı hakkında bir iki sır vereyim. Tanrı seyretmeyi sever. O bir oyunbazdır. Bir düşünsene, insana içgüdüler verir sana bu olağanüstü yetiyi verir, sonra ne yapar dersin? Sırf kendi eğlencesi için, kendi özel kozmik komedi filmi için tam zıttı kurallar koyar. Gelmiş geçmiş en büyük ahmak. Bak, ama dokunma. Dokun, ama tatma. Tat, ama yutma. Ve sen sekip dururken, o ne yapar? Hasta, kahrolası kıçıyla güler! Hasisin tekidir! sadisttir! görevi başında bulunmayan bir derebeyidir! buna tapmak mı? asla! ” youtu.be/uy67Y3AzcVY İncelemen çok güzel olmuş, açıkçası insanların neye inanıp, neye inanmadıklarıyla ilgilenmeyi uzun zaman önce bıraktım. Bu yukarda yazdığın bir sürü ucu açık olay benim ergenlik yıllarımda içine düştüğüm bir açmazdı, hele hele bizim gibi dini geleneksel yaşayan içeriğinin ne olduğunu bilmeden salt inançla yetişmiş bir toplumda insanın kendi yolunu bulması epey uzun sürüyor. Ben aslında böyle bir yolun olmadığını fark edip yürümeyi bıraktığım için memnunum, ama içinde Tanrı sevgisi/korkusu yaşayan insanlara saygım baki, bunu küçümseyen tiye alan insanları da ciddiye alamıyorum. Benim çizgilerime basılmadığı sürece kimsenin kırmızı çizgisini ihlal etmem. Senle zaten üstüne sürekli konuştuğumuz konular bunlar hemen hemen aynı fikirleri paylaşıyoruz, tekrar ağzına sağlık.
Kaan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Ayşe, beğenmene sevindim. Bu sıra, 125 sayfa süren yazıyorum genellikle :)) Sahne harika yalnız, Al Pacino = Kabil. Filmi yeniden izleyesim geldi, belki bu aksam izlerim. Din, inanç konusunda da dediğin gibi aynı düşünüyoruz. Sadece çizgilere basilma konusuna şahsi şu eklemeyi yapabilirim: insanlar istediklerine inansinlar umrumda değil lakin kendi kutsal ve tartışılmaz bildikleri şeyleri eleştiriyorum veya bu yönde yer yer fikrimi belirtiyorum veya hakaret etmeden mizaha alıyorum diye bana saygı duy diyerek hareket/özgürlük alanimi kısıtlamasınlar. Çünkü benim için kutsal diye hiçbir şey yok. Her kutsal bir engel ve sınırlamadır insanın kendisine koyduğu, tabi inanan için farklı olabilir lakin onun dünyası için geçerli, haliyle kendi dünyasının sınırlamasını bana da bir sınır olarak getirmemelidir. Çünkü benim için Noel Baba, Zeus, Mesih, Yahweh, ... ve Allah arasında hiçbir fark yok. Hepsi insan zihninin ürünü kavramlar. Tekrardan Teşekkürler yorumun için.☺
harunk okurunun profil resmi
Çok başarılı bir inceleme olmuş Kaan, eline sağlık. İbrahimi dinlerin tanrı tasvirinin sayısız açmazının ve kendi içindeki çelişkilerinin güzel bir özetini vermişsin kitap aracılığıyla. 21. yüzyıl insanı olarak hepimizin, Kabilin duruşundan dersler çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca inceleme şu harika şarkıyı çağrıştırdı bana, ilgilenenlere gelsin. youtube.com/watch?v=IZeWPSc...
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Harun, şarkıyı ilk defa gördüm. Kaydettim, dinleyeceğim. Sözlerine biraz baktım, güzele benziyor :) Kesinlikle, Kabil'in duruşundan dersler çıkarmaliyiz lakin tam tersi istikamette gidiyor halk. Tamam isteyen istediğine inansin veya inanmasin lakin bu inanç, insanların tahammül sınırlarını minimuma indirmemelidir. Hassasiyeti gereğinden fazla artirmamalidir. Saygılı ol adı altında farklı fikirleri susturmaya varmamalidir veyahut birtakım kitapları okutmamaya calismamalidir. Öyle ki George Carlin'in gayet normal, komik ve zekice gösterisinden bir kesiti yazıya almaya çekindim. Çünkü eminim ki, hemen adamın mizahi gösterisindeki sadece bir kelimeye takilacaklar ve abuk sabuk tepkiler verecekler ve daha önemlisi şikayet edecekler ve 1k Olimpos'unun Tanrılar da bu şikayetleri haklı bulup yazıyı kaldıracaklar. Sonra neymiş Saramago veya bir başka yazar cinselliği çok kullanmış, mübarek peygamberleri cinsellik içinde göstermiş falan. Birincisi Saramago sallamiyor ve gösterdiğim üzere hepsi o mübarek kitaplardan birinde geçiyor. İkincisi cinsellik insan doğasınin bir unsuru, bunu bu kadar şeytanlastirmanin ve bunun sonucunda ona bu kadar tahammulsuzluk göstererek sağduyu ve mantıktan uzaklasmanin manası nedir. Bence bir kitapta, karakter nasıl yolda yürüyor ve dolaşıyorsa ve bunlar normalse yaşadığı cinsel ilişkinin anlatımı da normaldir. Kalkıp da cinselliğin anlatıldığı kısma odaklanip sadece tüm eseri ve yazarı bir açıdan değerlendirmem. Ee nolur begenmeyebilirim bu yanını ve belirtirim. Tam tersini yapmayan insanlar cinselliğe takiliyorlar yani karakterin yolda yürümesine takılıp ya bu yazar mübarek insanlarımızı yolda yürutmus olur mu böyle şey diyorlar mi, yok. Ayni şey mi yahu denilebilir. Evet, aynı şey. Sadece birini tabulastirmissiniz diğerini ise doğal kabul etmissiniz ama bunların hepsi insan zihninin birer kabulü ve değerlendirmesi, başka bir şey değil. Bir söz ettin bin laf isittin gibi oldu Harun, kusura bakma. :)))
4 sonraki yanıtı göster
Ecem okurunun profil resmi
Geniş bilgilere dayalı farklı bir kurgu. Kurgulardan ve söylemlerden yola çıkılan mantığa dayalı sorgulamalar. Kaliteli bir inceleme. Veeee Kime neeee kime ne😄😄 Eline emeğine sağlık tekrar okuma isteği geldi bana da şu kitabı.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Ecem. :) George Carlin'in "Tanrı sizi seviyor" videosunu kesin izle derim, daha önce izlemediysen. Adam efsane :)
2 sonraki yanıtı göster
Derya okurunun profil resmi
😊peki. Elinize sağlık. Soluksuz okudum.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim.☺
1 sonraki yanıtı göster
Nevcihan okurunun profil resmi
Harika bir inceleme..Zevkle okudum
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, buna sevindim.☺
Deniz okurunun profil resmi
Kitabı yeniden okumuşum gibi hissettim. Çok özverili bir inceleme, emeğinize sağlık.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Begenmenize sevindim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.