Gönderi

Sokrates
Çocukken, şairler kendisi hakkında bilgi edinmesine yardım ederler. Beklenenden başka türlü gelişir. Okulda onların güzel öykülerini öğrenir; özdeyişlerini öğretmene ezberden okur. Tanrıların gücünü ve insanın emeğini belirten bu sesi sever. Ama aklı hiç de kendini dizelerin ritmine kaptırmaz. Şairler ona dünyada en çok anlamak istediği şeylerden, tanrılardan ve insandan söz ederler. Çocuk yalnız onların konuşmalarına izin vermez. Soru sorar. Homeros’a, Hesiodos’a ve Pindaros’a “Gerçeği söylüyor musunuz?” diye sorar. Ve eğer yalanlarını yakalarsa, doğru ve iyi olmalarını istediği dünyanın yöneticilerine kötü bir eylem yüklediklerini görürse, kahramanlarının dürüst bir insana yakışmayan bir erdem anlayışıyla yetindiklerini saptarsa çocuk şiire kızar. İçinde taşıdığı ve gerçek bildiği idealin bu yalancı taklidini reddeder. Şairlerle düşüp kalkması ona kim olduğunu değil de, en azından neyi aradığını ve neyi sevdiğini gösterir. Bilginler de gerçeğin peşindedirler. O zamanın bilginlerinin çoğu, dikkatle gökyüzünü incelerler, yıldızların hareketini anlamaya, dünyanın biçimini tasarlamaya, onu oluşturan özü kavramaya çalışırlar. Yeniyetme Sokrates onları dikkatle ve güvenerek dinler. “Fizikçiler” adı verilen bu kişiler ona kuşkusuz bilginin anahtarını vereceklerdir. Ona dünyanın ne olduğunu açıklayan fizikçiler Sokrates’in niçin dünyada olduğunu ve ne yapması gerektiğini söyleyeceklerdir. Hemen fark edilir ki bilginler de yaşamak için çözmesi gereken şu tek “Ben kimim?” sorusuna şairlerden daha iyi cevap veremezler. İnsan kendi doğasını, özünü bilmiyor ise, evreni keşfetmek neye yarar? Tanrılar dünyayı doldurduklarına ve yönettiklerine göre onun nasıl yapıldığını da biliyorlardır. Onların oturdukları doğanın sırrını zorla elde etmeye çalışmak boşunadır, dine aykırıdır. Ama mutluluk isteği ve erdemli olmak erkine sahip insan ruhunu, onunla ilgili gerçekleri hangi bilgin ortaya çıkaracaktır acaba? Doğa, tanrılarındır, insanın aklı ve özü ise insanın kendisine aittir. Güneş ya da ay tutulması ve meteorlar bize nasıl yaşayacağımızı belirtmezler. İçimizde mırıldanan ve bütün insanlarla konuşarak bir anda onların ortak onaylarının gücünü kazanan şu akıllı cılız sese biraz kulak vermeyecek miyiz? Sokrates gereken tek gerçeğin kanıtını tanrısal alanda aramak üzere insandan ve ona hizmetten kaçan kişilerin boş bilimini reddeder. Ondan türeyen okullarla son derece artan Sokrates’in etkisi eskilere asıl anlamıyla bilime dayalı “felsefe”yi seçtirmek için çok şey yapmıştır. Bilimleri şimdilik bir yana ayırarak kendini insanın bilimi ile sınırlayan bir “felsefe”nin seçimidir bu! Sokrates’de hiçbir şey bu bilgi kadar önemli değildir. Dediği gibi, insan tarafından özünün, ruhunun fethi dışında, hiçbir şey onu bağlamaz. İnsanlığın tarihinde, ahlak bilimini belirgin kurallara göre kurmak için kuşkusuz daha çok erkendir. Sokrates bilmez değildir bunu. Ama yüzyılları atlayıp geçmeyi sever o...
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.