Çileciliğin ve kurbanın olumsuz fiillerin de ifade edilen bu arzu çerçevesinin daralmasıyla, istek, kendi içeriği gereğince, öncelikle çok yoğun bir özetleniş ve böylelikle de yeni bir bilinçlilik formu kazanır. Diğer taraftan, benin görünüşte ki iktidarının karşısında bulunan, fakat karşıtlık içinde kavranarak benin sınırlarını çizen ve bene belirli bir "form" vermeye başlayan bir güç, önem kazanır. Çünkü sınırlar, ancak bu şekilde hissedilip bilinince, onların aşılabilme yolu da serbest hale gelir. Sadece insan, ilahi olanı büyüsel vasıtayla yenilmesi gereken değil, dua ve kurban vasıtasıyla uzlaşılması gereken kendinden üstün bir güç olarak tanır ve böylece o gücün karşısında, tedricen gerçek bir ben duygusu kazanır. Burada da özben, sadece içeriğini dışa yansıtarak kendini bulur ve kurar. Tanrıların gittikçe bağımsızlaşması, insanın, bizzat kendi içinde ve birbirinden ayrı akan duyusal güdü çeşitliliği karşısında, sabit bir orta noktayı, istemenin birliğini keşfetmesi için şarttır.