Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1712 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
53 günde okudu
Zıtlıkların savaşı
1800 sayfa. Yüzlerce karakter. Savaşlar, kavgalar, barışlar. Ve bittiğinde aklımda dönüp dolaşan sorular... Ne kadarı ‘savaş’ ? Ne kadarı ‘barış’? Kendi irademizi dayatmak adına giriştiğimiz güç eylemleri siyah ve beyaz bir çizgide mi gerçekleşir? Savaş, içinde belirsizlik ve tesadüfler barındıran sisli bir hava mıdır? İçinde pek çok şeyin bedeli olan, kan ve acının bittiği noktada gelen barış da biraz gri değil midir? Gerçekte barış nedir? Bir kişiyi öldürünce cinayet oluyor da, bin kişiyi öldürünce niye savaş diyoruz adına? Her savaş cinayet değil midir? Peki, yurt savunması ne olacak? Yaşadığım toprağı, evimi, sevdiklerimi elimden almaya geleni buyur mu edeceğim? Ama ben hiç savaş olmasın istiyorum. Milyonlarca insan toplu olarak cinayet işleyince neden öldüren katil değildir? Bu sorulara net bir cevap bulamayan ben, galiba gözünü kırpmadan birbirini öldürenlerin yaşadığı bu gezegene ait değilim. Uzun bir okumaydı. İşin içinde tarih olunca okumanın seyri de değişti. Kendimi tarihî bir konuda bilgi ararken buldum sık sık. Tolstoy yeterince aydınlatmamış mı? Elbette aydınlatmış. Tarihin en tantanalı savaşlarından birini, pek çok tarihî kişiliği arka plana alıp, mükemmel bir şekilde aktarmış. Eserde yalnızca bir savaş ve barış sürecine tanıklık etmedim. Tarihî karakterler ve diğerleri aracılığıyla, insanın kendi içinde verdiği savaşı Tolstoy’un gözünden gördüm. Rus Edebiyatı okumalarını ne kadar geri plana atsam da, bu eseri okumamak eksiklik olurdu. Savaş, bitmeyen mücadele... Aleksandr ile Napolyon arasında, Rusya ile Fransa arasında, güçlü ile güçsüz arasında, kadın ile erkek arasında, insan ve kendi benliği arasında... İnsanlık tarihinde savaşsız geçen zamanlar yok denecek kadar az. Topla, tüfekle, kılıçla, biyolojik silahla; çağına göre en yıkıcı olan neyse onunla saldırmışız birbirimize. Niye? Tolstoy, insanların savaşa girmesi için yalnızca yönetenlerin iradesinin yetmeyeceğini, savaşların başlamasında pek çok etmenin bir araya gelip süreci yönlendirdiğini çok güzel bir anlatımla ifade etmiş. Kitapta önümüze serilen birçok tezatlık içinde, bunu da eksik bırakmamış. “Çar, tarihin kölesidir.” derken, en üst makamlarda oturanların en zayıf iradeye sahip olabileceklerine dikkat çekmiş. Zaten o “Grand” Napolyon bile, zaferin tam ortasında kendini efendi değil de bir köle gibi hissederek ümitsizliğe kapılmıştır. Eserin diğer penceresinden, Tolstoy çağının sosyal gerçekliğini ve bozuk yönlerini bir sosyolog bakışıyla göstermiştir bize. Olay örgüsüne dahil ettiği kahramanlara bu anlamda önemli görevler yüklemiş. Rus aristokratlarının savaş sırasında bile değişmeyen çıkar ilişkilerini, elde ettikleri konuma göre değişen ahlak yapılarını sorgularken, okuyucuya da bu tip insanı sorgulatmıştır. Rus insanının güvenilir, sade ve güçlü tarafını gerçek bir kişi olan Kutuzov karakterinde karşımıza çıkarmış, kişisel hedeflerine ulaşmak uğruna neredeyse tüm değerleri hiçe sayan Napolyon karşısında yine bir tezatlık örneği vermiştir. Eser boyunca birçok karakter üzerinden hayatın anlamını sorgulamış, insanın geçtiği süreçlerden sonra ne kadar değişebileceğini göstermiştir. Böyle bir eser üzerine yazacak daha çok şey var ancak, son olarak şunu ekleyip yazımı bitirmek istiyorum: Kendi askerleri Fransız ordusuyla savaşırken, Rus aristokratlarının hâlâ Fransızca konuşmaya devam etmeleri, belki de savaşın görünmeyen en gerçek nedeniydi.
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201920,9bin okunma
··
418 görüntüleme
Resul Bulama okurunun profil resmi
Voltaire: "Öldürmek yasaklanmıştır. Büyük sayıda borazan öttürerek insan öldürmedikçe bütün katiller cezalandırılmaktadır," der. Siz de savaşın sisli havası ve içinde barındırdığı suçları örten yapısıyla çok güzel bir giriş yapmışsınız incelemeye Neşe hocam. Sizin bakış açınızdan kitabın ne anlattığını okumak çok güzeldi. Emeğinize ve kaleminize sağlık...
Neşe okurunun profil resmi
Resul Hocam, kitaba dair yorumumu beğenmiş olmanız beni çok sevindirdi. Eksik olmayın. Bir eseri sizin gibi kıymetli okurlarla etkileşim içinde okumak çok verimli oluyor. Şövalye olarak başladık, asker olarak devam ettik:) Yeni maceraları sağlıcakla karşılayalım.😊
Bu yorum görüntülenemiyor
Koray okurunun profil resmi
"O iki deliği, dört tutamağı olan bir tulum veya kırbadır. Bunlar beşer diye adlandırılır ve yeryüzünde o yandan bu yana, acayip bir telaşla ve hiçbir gezegen topluluğunda benzeri olmayan çok vahşi bir biçimde harekete geçerler. Bunların kendilerine özgü birbirini öldürme çılgınlığı vardır. Kimi zaman uzak noktalardan, birbiriyle hiç irtibatı olmayan, harekete geçen ve birbirini hiç tanımayan bu canlılardan büyük gruplar bir tasarım, düzen, heyecan ve tahrik ile kuşanır ve çok modern silahlar ve üst düzeyde donanımla yola düşerler; geçimlerini, işlerini, uğraşlarını ve ailelerini bırakıp gelir ve karşılıklı saf bağlar, sonra da kıyasıya savaşırlar. Ben yiyecek sağlamak için bunu mutlaka yapmaları gerektiğini sanıyordum. Fakat sonra gördüm ki tuhaf bir zahmet ve çileyle birbirlerini katledip öldürüyor, sonra kalkıp evlerine dönüyorlar. Daha sonra tekrar biri çıkıp öne düşüyor, yine bir topluluğu veya grubu diğerine karşı kışkırtıyor, başka bir toplulukla savaşıyor, onları öldürüyor. Kısaca adı beşer olan bu türün kendine eziyet etme ve kendini öldürme ile dolu bir tarihinin olduğundan bahsedilebilir. Bütün donanımlarını birbirlerini öldürme araçları için; üstelik birbirine karşı gerçekten kin duymaksızın da bunu yaparlar ve bunun ardındanbüyük katliamlar gelir. Hiçbiri de öldürdüğünün etinden yemez; yese, deriz ki bunların birbirlerini öldürmeye ihtiyacı var. " Ali Şeriati'nin temsili hikayesinde dünya dışı varlığın insan tanımı...
1 önceki yanıtı göster
Neşe okurunun profil resmi
Bir düşünsene, dünyada hiç savaş yokmuş, kimse kimseyi öldürmüyormuş. Hayal etmek bile güç. Biz insanlar bizi çözemedik, dünya dışı varlığın ne haddine:) Teşekkür ederim Koray. Beğendiğine sevindim.
Yeşim okurunun profil resmi
Ben bu ve buna benzer kitaplarda binlerce sayfanın nasıl yazıldığını ve çoğaltıldığını kara kara düşünmüşümdür hep bana ne oluyorsa. İkinci cildi çok sevmiştim ama onun içinde birinciyi ite kaka bitirmem gerekti. Hepimiz Barıştan yanayız keşke hiç Savaş olmasa. Eline sağlık 🌼🪂❤️
Neşe okurunun profil resmi
Yeşim, eserin akıcı bir anlatımı var, tansiyon hiç düşmüyor ama çok dikkat gerektiren bir okuma olduğu için biraz zorlayıcı. Sana hak veriyorum. Ben de ikinci cildi daha rahat okudum. Ne kadar hayal olsa da, dileriz hep barış olsun. Teşekkür ederim canikom. ♥️🥰♥️
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Kalemine sağlık Neşe'cim sen ne güzel yazıyorsun böyle ne güzel senin gibi birine denk gelmek. Ömrün uzun kalrmin keskin olsun. Sevgiyle...
Neşe okurunun profil resmi
Ah senin bu samimiyet ve nezaketin...♥️ Çok teşekkür ederim. Bilmukabele Fatma’cım.🥰
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.