Gönderi

Bu konuda bir dâhiydi o, söyleyecek bir şey yok. Dinlemeyi biliyordu. Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu. İnsanların üzerlerinde taşıdıkları simgeleri: yerleri, gürültüleri, kokulan, toprakları, hikâyeleri... Bunlar onların üzerinde yazılıydı. Okuyordu ve sonsuz özenle katologluyordu, yerleştiriyordu, düzenliyordu... Kafasında çizdiği o uçsuz bucaksız haritaya, dünya haritasına, baştan aşağı tüm dünyanın haritasına her gün küçük bir parça ekliyordu, kocaman kentler, kafe köşeleri, uzun nehirler, su birikintileri, uçaklar ve aslanlarla dolu harika bir haritaydı bu. Üzerinde çok başarılı biçimde yolculuk ediyordu, sonra elleri piyano tuşlarında gezinirken bir ragtime’ ın ezgilerini okşuyordu.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.