Gönderi

geceye düşen not
Bir karahindibanın üzerine konmuş kelebek, misaliyiz hepimiz. Ömrünün ikindi vaktine ermiş, kendince görmüş geçirmiş ama daha önünde yaşamak zamanı/imkânı olan. Kelebek, bilir mi hiç, ayağının altındaki kendini sağlama aldığı o beyaz bulutçukların, bir nefes ile darmadağın olacağını. Karahindiba, bilir mi hiç, üzerindeki renk cümbüşü güzellik timsali kelebeğin, bir günlük ömrünün olup o vaktinin de dolmak üzere olduğunu. ... Bilmez Bilemez Ama Biz Bilmeliyiz ... Ölüm, hak ve gerçek. Her nefis, ölümü tadacak. Kimse, dünyada ebedi kalmayacak. O halde bir an önce toparlanmalı, silkelemeli, kendimize gelmeliyiz. Ve buna ilk önce, okumak ile başlamalıyız. Zira, Allah diyor ki, İkra/Oku. Kendini oku, doğayı oku, kitabı oku. Gözünü oku: Nasıl da büyük bir mucize değil mi, o küçücük yuvarlak, beyaz ve siyahın kardeşlik muştusu nasıl da bize aydınlık ve ferah, bir pencere aralıyor/açıyor. Doğayı oku: O upuzun kavak ağaçları nasıl oluyor da devrilmeden dimdik duruyor, bir elif harfi gibi. Hele o otlar yahut çiçekler, nasıl da taşı bile yarıp geçiyor da kendine yol buluyor. Kitabı oku: Önce Kur'an okunmalı. Hakk, kuluna ne diyor, öğrenmeli.Hem okunmuyor mu ki "Bütün kitaplar, bir kitabı anlamak için.". Okunacak o kadar çok kitap var ki; şiirinden romanına, öyküsünden denemesine kadar. Ne seversen onu oku, sevdiğin yok ise hepsinin tadına bak seçtiğini oku. Yeterki oku. . . . Öyle işte. Okumak, hakikat ile oklanmak ve daha dimdik durmaktır. Selametle.
··
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.