Gönderi

Aşı meselesi
Sağlık Bakanı Recep Akdağ çıktı, "Domuz gribi salgını çok ciddi, aşı yapılmazsa beş bin kişi ölecek, aşı yapılırsa bile 400 kişi ölecek" dedi, iyi mi! Kuş gribinden onca insan öldüğünde “Risk yok, pişirin yiyin" demişlerdi. Keneden onca insan öldüğünde "Risk yok, pantolon paçalarını çoraba sokun" demişlerdi. Domuz gribinden henüz ölen mölen yoktu ama, her nedense "43 milyon aşı almamız lazım, 21 milyon kişiye bulaşacak, 5 bin kişi ölebilir" diyorlardı. Sizce de garip değil miydi bu grip? Meksika'da başlayan, ABD’den Avrupa'ya sıçrayan domuz gribi, şiddetli ateş yapıyordu. Gripli yolcuları vücut ısısından yakalamak için İstanbul Atatürk ve Ankara Esenboğa'ya termal kameralar yerleştirildi. Aferin'di... Ancak, 9 milyon yabancı turistin giriş yaptığı Antalya Havalimanı'na termal kamera koymamışlardı. Ve, maalesef domuz gribine ilk kurbanı Antalya'da verdik. Panik başladı. Nezle olup burnu akan, ölüyorum diye hastaneye koşuyordu. Doktorlar ikiye bölünmüştü. Kimisi “Mutlaka aşı yaptırın" diyordu, kimisi “Gerek yok" diyordu. Kafalar allak bullaktı. Güya otoritedir diye, taaa ABD’den canlı yayın yaptık, Profesör Mehmet Öz'ü ekrana çıkardık, ne şiş yansın ne kebap demeye getirdi, "Ben aşı yaptırdım, eşim yaptırmadı" dedi. Gripten çok, korku salgını yaşanıyordu. Sağlık Bakanı yangına körükle gidiyor, “Beş ay kimseyle öpüşmeyin" diyordu. Milli Eğitim Bakanlığı, dezenfekte etmek için, Türkiye'deki bütün okulları dört günlüğüne tatil etti. Hay Allah, tesadüf işte, denk geldi.. Okullar tatil edildiği için, 29 Ekim törenleri yapılamadı! Saglik Bakanlığı 43 milyon doz sipariş vermişti. Tamamı ithaldi. MHP'li eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş çıktı, bu aşılarda "adjuvan" diye bir madde olduğunu, öldürücü yan etkileri olabileceğini söyledi, "Türk milleti kobay olarak kullanılıyor" dedi. Hakikaten öyle görünüyordu. ABD Federal Îlaç Dairesi, domuz gribi aşılarında söz konusu maddeye kesinlikle izin vermiyordu. Türkiye'ye Fransa'dan getirilen aşılarda ise, o madde vardı. Hatta, Almanya Başbakanı Merkel'in bile ABD'deki aşıyı tercih ettiği ortaya çıkmıştı. Özellikle, hamileler ve çocuklar için riskten bahsediliyordu. Bunlar yetmezmiş gibi, dinci basın "domuz gribi aşısında domuz hücreleri bulunduğunu" iddia etti. Çarşı iyice karıştı. Diyanet'in telefonları kilitlendi, “Aşı olalım mı, caiz mi?" diye soruyorlardı. Tam bu kargaşada, Sağlık Bakanı aşı oldu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın da aşı olacağı duyuruldu. Başbakan'ın tepesi attı, Sağlık Bakanı’nı fırçaladı. “Ben aşı olmayı düşünmüyorum, bu iş cebren olmaz, kimseyi zorlayamazsın, hemen laflarını düzelt" dedi. Tayyip Erdoğan “Aşı maşı olmam" deyince, yalaka basınımızdaki domuz gribi haberleri bıçak gibi kesildi. Hadi cümleten geçmiş olsun.. Artık domuz bile domuz gribinden ölse, zatürree'den diyeceklerdi! Peki, bu tartışmalı aşılar ithal edilirken hükümetimizin aklı neredeydi? Başbakan'ın canı can da, ahalimizinki patlıcan mıydı? Kol kırıldı, yen içinde kaldı. Bu tarihi skandal, ihalesiyle, ithalatıyla muamma olarak kaldı. Halının altına süpürüldü. Sadece 4 milyon kişi aşı olmuştu. Sağlık Bakanlığı, elde kalan aşıların bir bölümünün Filistin'e gönderileceğini açıkladı. Başbakan'ın bile yaptırmayı reddettiği aşılarla Filistin'e jest yapıyorduk!
Sayfa 186Kitabı okudu
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.