Gönderi

İki seyyah bir şehirden diğerine gidiyormuş. Derken yollarının üstüne taşkın bir dere çıkmış. tam suyu geçecekler, az ötede korkudan tir tir titreyen, yapayalnız ve gencecik bir kadın görmüşler. Adamlardan biri hemen kadının yardımına koşmuş. Onu sırtına almış, suyu öylece aşmış. Sonra da kadını derenin öte yakasında yere bırakıp iyi günler dilemiş. Böylece yollarına devam etmişler... Ancak yolun kalan kısmında öteki seyyahın ağzını bıçak açmamış. Suratından düşen bin parça... Somurttukça somurtuyor. Bir kaç saat böyle surat astıktan sonra suskunluğunu bozup söyle demiş: " Ne demeye o kadına yardım ettin? Bir de üstelik ona dokundun. Seni ayartabilirdi! Baştan çıkartabilirdi. Erkekle kadın böyle temas etsin , olacak iş mi? Ayıp yahu.. Olmaz bize yakışmaz."  Kadını sırtında taşıyan seyyah sabırla gülümsemiş: "İyi de dostum, ben o genç kadını derenin karşısına geçirip orada bıraktım; sen ne demeye hala taşırsın..??" “Kimi insan böyledir.” Dedi Şems, Kendi korkularını, önyargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur. Zihinlerini zanlarla doldurur, sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler...
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.