Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
35 saatte okudu
Kendi adasında mahsur kalanlara
Meşa Selimoviç... Bosna'nın en önemli yazarlarından biri. Gerçi yazar kendisini "Sırp yazar" olarak tarif ediyor. Bazı kişiler Derviş ve Ölüm romanına istinaden kendisine Yaşar Kemal benzetmesi de yapmış. Şu açıklamasını okuduktan sonra ve Bosna-Sırp meselesi ve bu konudaki düşünce yapısı itibariyle bana da Yaşar Kemal'i andırdı. “Müslüman ailedenim, ama milletim Sırptır. Yazar olarak da Sırbım. Yazılarım ve yapıtlarım ise Bosna Hersek’e aittir. Her iki topluma bağlı olduğumu gizleyemem, ama bu benim özel hayatımdır. İnsanlar bu durumu farklı yorumlayabilirler. Benim yüzümden başkalarının zarar görmesini tabii ki istemem. Anayasada da şöyle belirtilmiyor mu? Toplumda; özgürlük, düşünce, ırk, dil, din ayrımı yapılmamalı. Eğer benim bir hatam varsa, diğerleri neden çeksin? Beni var eden dinime ve hüviyetime bağlı kalmak kadar doğal ne olabilir? Bu iki şeyi birbirinden ayırmaya kalkan olursa, sanırım Anayasa’nın bana verdiği özgürlüğe karşı gelmiş olacaktır.” Derviş ve Ölüm romanını okumadım ama bu kitabından sonra kesinlikle onu da okuyacağım. Yazarın ülkemizde büyük oranda Derviş ve Ölüm romanıyla ön plana çıkmış olması bizdeki çeviri eksikliğinden de kaynaklanıyor sanırım ama Ketebe Yayınları ilk önce öykülerinin yer aldığı
Kızıl Saçlı Kız
Kızıl Saçlı Kız
sonra da
Ada
Ada
romanını Türkçemize kazandırarak önemli bir işe imza atmıştır. Ufak çaplı da olsa yazardan bahsettikten sonra yavaş yavaş kitaba geçelim. Kitapta iki ana karakterlerin bir nevi iç dünyasına yolculuk yapıyoruz. İç dünya deyince de akıllara hemen Dostoyevski geliyor. Evet yazar da kendisinden oldukça etkilenmiştir. Kitapta da ahlak konusu ele alınınca Dostoyevski'ye atıfta bulunuyor. "Dostoyevski der ki: "Hayır! Güce dayalı ahlak, etik değildir. Ahlak, insanın özüdür. Hakiki insan ahlakı, sebebi ne olursa olsun başka bir insana kötülük edilmesine müsaade etmez. Büyük bir amaç için olsa bile.” Yazardan etkilenmesi de yazımına yansımış. Ayrıca dil hassasiyeti olan bir yazar. Kendimi bildim bileli dil konusunda farklı şeyler deneyen, kelimeleri farklı kalıplara sokup onlara farklı anlamlar kazandıran yazarları sevmişimdir. Ada romanında da zaman zaman bu zevki yaşadım. Şu kısım oldukça etkileyiciydi. Cümlenin sonuna doğru kelimeler adeta devleşmiş. "Ölümden önceki, o nihai yalnızlıktan önceki yalnızlık korkunç olmalıydı. Yanı başında kimse olmadığını ve olmayacağını biliyordu. Kendisine başka birinin eli uzanmadan, onu teskin edip aldatacak sözler olmadan, çıplak duvarların zalim refakatinde ve korkunç ölümün giderek daha da acımasızlaşan busesi eşliğinde yok oluşun demir pençesine takılacağını biliyordu." Romanın isminin Ada olması olayların Adada geçmesinden ziyade bana göre bir metafor. Ada ilk etapta huzuru çağrıştırsa da yalnızlığı, sessizliği, insanlardan uzaklığı da akıllara getiriyor. Gerçi "zaten bunların hepsi huzur" diyebilirsiniz :) Haklısınız ne diyeyim :) Ada deyince de bizde ilk olarak akıllara Sait Faik geliyor. Adalı Sait. (Bunun konumuzla ne alakası var inanın bilmiyorum) Neyse devam edelim. Roman 18 bölümden oluşuyor. Her bölümü ayrı olarak değerlendirmek de mümkün aslında. Ana tema olarak aşk, iyilik, ölüm, varlık, yalnızlık, yaşlılık, özgürlük, zamansızlık, hayaller ve hayal kırıklıkları konularını görüyoruz. İlk bölümde iki ana karakterin adeta birbirinden ayrı iki ada olmalarına, onca yıl sonra birbirlerine yabancı olduklarını farketmelerine şahit oluyoruz. "Adada şehir hayatının canlılığını özlüyorlar, şehirdeyse adadaki huzuru. Fakat her yerde yabancı, yalnız ve yerini yadırgamış hissediyorlardı. Belki de başka türlüsü mümkün değildi. Yalnızlıktan korkuyorlardı fakat aynı ölçüde yabancılardan da korkuyorlardı. İnsan insanın engelidir." Sonrasında erkek karakterin gençlik yıllarına ve eşi ile tanışmaları, evlenmeleri, çocukları ve onların ebeveynlerine karşı birer yabancıymış gibi davranmaları, karakterlerin de kendilerini onlardan soyutlayıp bir adada yaşamaya başlamalarını görüyoruz. Bunların her biri ayrı bir başlık altında yazar anlatıcının ağzından anlatılıyor, anlatıcı zaman zaman ise bazen ilginç ve karşıt diyaloglarla bu anlatımını destekliyor. Zaman zaman sorduğu sorularla okura yaşamı içinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorgulatıyor. Bu bağlamda Yaşlı Mandarin Ölmeli mi? bölümü oldukça çarpıcı. Mandarin (Yüksek Çin Bürokratı) Yazar bu bölümdeki anlatımı ve diyaloglarıyla insanların ilk başta Mandarin'in ölümüne karşı çıksalar da çıkarları uğruna, verdikleri bu karardan nasıl geri adım atabildiklerini gösteriyor bize. Başka bir soruda da insanın var olma amacını, dünyada kapladığı yerin ne anlama geldiğini sorgulatıyor. "Hiçbir şeyin olup bitmediği bir hayatta uzun yaşamak mı yoksa kayan bir yıldız gibi bir dakikalığına da olsa yanıp alevlenmek ve göğü aydınlatmak mı daha iyi?" Başta dil hassasiyetine değinmiştim. Yazar da romanın içinde kelimelerin nasıl değersizleştirildiğine değiniyor şu alıntıyla. Tabii sadece kelimelerin değersizleştirilmesine sitem etmiyor, insanların değerlerinin nasıl yok edildiğini gösteriyor. "Bugün hiçbir şeyin gerçek değerini bilmeden, eşyaya hizmet ediyoruz. İnsanların birer kalkan gibi kullandıkları ve bizleri umutla besleyen kelimeler değersizleştirildi. Kutsal kabul ettiğimiz kelimeleri öldürdüler, onların namusunu kirlettiler ve insanları ayakları altında ezerken bu kelimeleri bayraklaştırdılar. Artık kardeşlik, barış, dayanışma, mutluluk, eşitlik, aşk ve hürriyet kelimelerini kullanabilir miyiz!? Onları elimizden aldılar. Başka taburun eline geçtiler. Bizi ilgilendiren biricik dünyada şiddetin sembolleri haline geldiler. Başka bir dünyamız da yok. Yeni kelimeler bulmak gerekiyor fakat nasıl yapacağımızı bilmiyoruz, o kelimelerin hangi kelimeler olduğunu bilmiyoruz. Ya da antik kelimeleri tekrar hatırlamamız gerekiyor: toprak, halk, yaşamak. Belki de susmak. Ve belki, çığlık, hiç kimsenin duyamayacağı, çünkü artık kimse kimseyi ne duyuyor ne de anlıyor, fakat bu çığlık bizim için önemli, çünkü gürültülü makineler, agresif saçmalıklar, hidrojen bombaları ve ideolojik yaylım ateşlerinin dünyasında yapılabilecek tek şey bu: çığlık atmak." Kelimeler deyince de aklıma hemen Oğuz Atay geliyor. "Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor." Velhasıl karşınızda keyifle okuyacağınız, kelimelerin gücünü, insanın yalnızlığını, ikircikli halini göreceğiniz bir roman var. Selimoviç ile tanışmak için ideal bir kitap. Herkese keyifli okumalar.
Ada
AdaMeşa Selimoviç · Ketebe Yayınları · 2020169 okunma
··
493 görüntüleme
K. okurunun profil resmi
Bir kitaba beklentisiz başlamak en doğrusu ama gel de bekleme şimdi... Necip abinin incelemesi sonrası senin de yazdığını fark ettim. Dostoyevski gibi karakter içine girmede bir hüner varsa bu beni çeker. Kalemine sağlık Selman. Var oluşumuz bazen zindanımız bazense en büyük huzurumuz.
Selman Ç. okurunun profil resmi
Valla o beklentiyi Necip abi yükseltti :) İyi de yaptı bence ve kitap da hakkediyor. Tam Dostoyevski havası olmasa da hissettiriyor, zaten etkilenmiş. (Kim etkilenmemiş ki zaten değil mi:)) Teşekkür ederim. Umarım sen de okuyup sever ve incelersin kitabı. To be or not to be diyorsun yani :)
2 sonraki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Sıcağı sıcağına okudum incelemeni... Ellerine sağlık dostum, çok güzel yerlere vurgu yapıp çerçeveyi tam kararında çizmişsin. İnceleme için seçtiğin alıntılar da kitabın can damarları adeta:) Belki de herhangi bir beklenti içine girmediğimdendir, kitap çok etkiledi beni, okuruyla konuşur bir havası var. Bir konuşuyor, bir düşünüyoruz. Konuşmak derken, biraz dertleşmek gibi aslında. Kafamdakileri toparlayıp en kısa zamanda ben de bir inceleme yazacağım. Beni hem kitapla hem de yazarla tanıştırdığın için tekrardan teşekkürler. Sevgilerimle...
Selman Ç. okurunun profil resmi
Eyvallah abi çok sağolasın. Kesinlikle özellikle seçtim zaten onları. Üstüne de konuşulacak şeyler. Evet belki de en güzel tanım bu "okuruyla konuşur" olması. Anlatıyor söylüyor biz de nasıl diye düşünüyoruz. Sonra bazen araya giriyoruz falan. Rica ederim abi beğenmene sevindim. Merakla bekliyorum senin incelemeni de.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.