Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

102 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
YOZLAŞMIŞLIĞI, CEHALETİ, FİTNEYİ, KÖTÜLÜĞÜ ÖLDÜRSEK!
Cehaletin topraktan fışkırdığı, kötülüğün ellenip ayaklandığı, çirkinliğin dile gelip konuştuğu bir kitaptan herkese merhabalar! Yıllardır kendi edebiyatımıza ihanet edildiğini düşünüyor ve hatta bu ihanete katıldığım için kendimi de suçlu buluyorum. Ancak düşünüyorum; lisede Yaşar Kemal kitabını okumayı geçtim ismini duymadık, ünivesite -ki Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü- boyunca kısa bir şekilde toplumcu gerçekçi yazar denildi, ne eserlerini tanıdık ne kendisini... Neden liselerde, üniversitelerde bu kadar değerli kalemlerimizle tanıştırılmıyoruz? Ve hatta neden edebiyat derslerinde yazar-eser ezberlerinden, eser içeriklerinden sıyrılıp kitap okutularak tahliller yapılmıyor? Üniversitede geçen koskoca 4 yılda Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatını işlemedik desem yeridir. Öğrencilerimizle ise yalnızca bireysel çabalar sonucu bu eserleri tanıştırabiliyoruz. Çooook (az demiyorum çok) şeyin değişmesi gerekiyor edebiyat dersinin işlenmesine dair. Neyse sistem konusuna girince çıkamıyorum işin içinden. Yaşar Kemal ile 2019'da Üç Anadolu Efsanesi eserini okuyarak tanıştım -kendimi bir kez daha kınıyorum- lisedeki tüm sınıf düzeylerinde zorunlu tutarak yazılı sınavda soru soracağımızı söylememiz epeyce öğrencimiz tarafından okunmasını sağladı. Bu yüzden öğrencilerimi kendimden daha şanslı buluyorum, erken yaşta tanıştılar Yaşar Kemal'le. Kitap, başkahraman Hasan'la ilgili küçük bilgiler ve acı bir hikâyeyle başlıyor. Başlarda karmaşık bir örüntü halinde görünen kitapta taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. Yaşar Kemal, geriye dönüş tekniğini ustaca kullanmış, zamanda ve mekanda zikzaklar çizerek romanı bir sinema düzleminde içimize işlemiş. Bunun yanında büyülü gerçekçilik akımının etkisi de kendisini hurafeler, uydurmalar, batıl inançlarla göstermiş. Ülkemizde sık görülen kan davası ve namus(!) cinayeti kitabın ana konusu; okurken delirdiğim, çileden çıktığım ve bu ülkenin topraklarında hala bu olayların yaşandığını bildiğim için insanımızdan tiksindiğim çok şey çıktı karşıma. İnsanların, amaçlarına ulaşmak için yalanlar söylemesi, korku yayması; bu korkulara, bu yalanlara kendilerinin de inanması ve nihayet kötülüğün amacına ulaşması... Bir çocuğu 6-7 yaşında silahla tanıştırmak, ona aklının yeteceğinden fazla yükler yüklemek... Kadın, erkek; genç, yaşlı; oğlan, kız demeden bütün köyün bir infaz için çabalaması... Ve çocuk zihninin tüm direnişlerine rağmen beyninin kirletilmesi, delirtilmesi... Hepsinden öte "iftiralar" yaratıp bunlara inanmak, inandırmak... Şöyle bir şey duyan 9 yaşındaki bir çocuk ne hisseder: "Sen bilmiyorsun yavrum, sen çocuksun yavrum, beni dinle yavrum, çocuksun ya, büyüdün de, babayiğit bir erkek oldun, senin gibi bir yiğidin anası başka erkekleri yatağına alır mı, gel gel, daha gel de kimsecikler duymasın, anan her gece bir erkeği yatağına alıyormuş, bütün köylü görmüş, görmeyen, duymayan, bilmeyen yok. Ne dersin buna Hasan... Babanın kanı yerde kaldı, anan dünya güzeli, kimse ona kıyamıyor, kıyamasınlar. Ya sen, sen ne olacaksın, elin yüzüne nasıl bakacaksın şu dünyada? Herkes senin ananı... Sana orospu analı Hasan demezler mi sen ölünceye kadar. Ne diyorsun Hasan? Alnındaki bu kara lekeyi kıyamete kadar nasıl temizlersin Hasan?" Olmaz demeyin, bunlar yaşanıyor Ortadoğu kültüründe. Aşağıdaki alıntıyla devam edelim: "Köylü onun anasının orospuluğunu bir ay iki ay durmadan konuştu. Sözcükler dönüyordu kafasında Hasan'ın, güzel bir kadının bacakları, yüzü, kaşları gözleri. Ve erkeklerle sarmaş dolaş olmuş, çırılçıplak... Delirir gibiydi ya, gene de köylünün anası üstüne durup bıkmadan anlattıklarını dinliyordu. Dinlemese ölecekti. Köylü büyükanasına bağlanmıştı bir büyüyle, o ne konuşursa köylü de bire bin katarak onu konuşuyordu. Büyükanasının korkunç tutkusunun altındaydı bütün köy, Hasan da... Anası ölecekti. Anası..." Ya şu aşağıdaki çirkinlik; dedikodu kültürünün, iftiranın ete kemiğe bürünmüş hali olan bu cümleler ne hissettirir insana? "Ne demiş fıkara, ben bir dul kadınım, demiş, erkeklere muhtaçlığım var, demiş. Ayıptır bir oğulun anasını seyreylemesi ya, ne yapayım, erkeklere muhtacım, kocamı da öldürdüler." "Erkeksiz de duramam, demiş." "Duramaz o." "Dalap Arap kısrağı gibi o." "Bir köyün bütün erkeğini elinin altından geçirir de bir gecede..." Bu ülkede boşanmış ya da eşi hayatını kaybetmiş bir kadın olmak hep zor olmuş ve hala da öyle. Ana babalar öz kızlarını kabul etmiyor "Bizden çıktı çıkıştı, ne yapayım dul kaldıysa" diye; "Elin piçini getirip başıma bela mı edeceksin?" diye boşanmış kızının çocuğunu kabul etmeyen ana babalar var... Ve bu yüzden, böylesi çirkin düşünceler yüzünden dayak yemesine, hakaretlere uğramasına, insan yurduna konmamasına rağmen evliliğine katlanan kadın var. Ve biliyoruz ki bu konuda medyada gördüklerimiz aslında olanın küçük bir parçası... Dile getirmeye çalıştığım şeyler zihnimde karmakarışık, cümleleri toparlamam bu yüzden çok zor. Yazabildiklerim, hisettiklerimin ufacık bir kısmını ancak yansıtıyor şu an. Okuduğunuzda siz de benzer sarsıntılarla karşılaşırsınız diye tahmin ediyorum. Yılanı hep birlikte öldürebilmek dileğiyle, keyifli okumalar diliyorum!
Yılanı Öldürseler
Yılanı ÖldürselerYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202019bin okunma
··
346 görüntüleme
Melike okurunun profil resmi
Ben de sizin gibi Türk edebiyatına uzaklığımdan yeni yeni rahatsız olmaya başlayan bir okurum. Bu kadar iyi edebiyatçılarımız olduğunu bilmiyordum. Dediğiniz gibi, yazar-eser-tür ezberi yapmaktan öteye gitmedi eğitim hayatımızda edebiyat. Üstelik ülke ve sistem eleştirisi yaptıklarından mütevellit, bütün iyi yazarları "öcü" bildirdiler bize. Ülkenin "namus" sorunu gerçekten de çok can sıkıcı. Namusu aradığımız yerlere bakınca homo erectus bile bizden ileriymiş diyorum. İnsanlık tersine evrim geçirmiş sanırım. Fakat bu sadece bizim ülkemize has bir yobazlık değil. Aklıma "Malena" ve "Zorba" geldi incelemeyi okuyunca. Hikayeler hep aynı. İtalya'da da, Yunanistan'da da dul kadın olmayacaksın, hatta kadın olmayacaksın. Kadın olduğunu unutacaksın ki, nefes almaya hak kazanabilesin. Bunun global bir akıl tutulması olduğunu görünce, ülkemden daha az, dünyadan daha çok tiksiniyorum. Uzadı biraz, kusura bakmayın. Güzel inceleme için teşekkürler. Kaleminize sağlık.
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Evet aslında Zorba'yı okurken de hissetmiştim o yobazlığı en derinine kadar. Ve dediğiniz gibi belki de dünyanın her yerinde böyle de yanıbaşında yaşananları her gün her an görünce insan başka yerlere bakamıyor bile. Ve katılıyorum sistem eleştirisi konusundaki fikirlerinize, kendi gerçeklerimizi açıkladığı için kendi yazarlarımız "öcü"leştirilmiş yıllarca. Teşekkür ediyorum güzel düşünceleriniz için. Keyifli okumalar :)
1 sonraki yanıtı göster
Semra Yilmaz okurunun profil resmi
İncelemenizi okuyunca Köy Enstitüsü Yılları kitabındaki şu bölümü hatırladım." Batı edebiyatı derslerinde Sabahattin Eyüboğlu, metni teksir ettirir, bir hafta önceden dağıtırdı.Tekrar tekrar inceler, okurduk. Sonra derste yazarın çağını, o zamanki fikirleri, dünya görüşlerini arar bulurduk. O metodu bugün uygulansa, bugün okullarda edebiyat dersleri çok farklı, cok yararlı hale gelir. Ezberden kurtulur ." Biz yıllar önce uygulanan bu yöntemi bıraktığımız için biz öğretmenler bile okurken pek çok şeyi fark etmeden mezun olduk.. Baya uzun bi yorum oldu ama :))Güzel incelemeniz için emeğinize sağlık.
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Talip Apaydın okurken aynı şeyleri düşünmüştüm, belki de onun etkisiyle böyle eleştiriyorum var olan müfredat ve ders işleniş şeklini. O aydınlık eğitimden günümüzün sistemine gelene kadar ne çok şey kötüye gitmiş. Ki günümüzde kendi aldığım eğitimi bile arar olmuşsam daha da vahim durumdayız demektir. Teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için :)
2 sonraki yanıtı göster
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Eleştirinize ve yorum yapan arkadaşlara katılan bir edebiyat mağduru da benim. :) Ben de buradan takip ederken fark ettim bu eksikliği. (En azından uygulamanın böyle bir faydası oluyor bize) Koca bir dönemin edebiyatı, yazarları benim zihnimde bomboş! Okumamışız, tanışmamışız. Ve bundan ben de utanç duyuyorum. Bilinenden öteye geçememişiz. Oysaki bu romanlar da en az okuduklarımız kadar değerliymiş. Yeni yeni keşfediyorum. Çok yerinde bir sistem eleştirisi yapmışsınız 👍🏻 Bizim topraklarımızda kadınların sırtına yüklenen çok şey var, maalesef. Toplum baskısı.. Bitmek bilmeyen namus davaları.. Elalem ne der'cilik.. Güzel bir inceleme olmuş okurken sizinle aynı fikirleri paylaştım. Teşekkür ederiz.🙋🏼‍♀️
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum yorumunuz için. :) Dilerim ülkece güzel şeyler konuşacağımız zamanlar da gelir hem eğitim adına hem de insanlık adına. 🙏
Tuğba okurunun profil resmi
Yaşar Kemal’le, zamanında lisedeki edebiyat öğretmenimizin ‘sınav yapıcam okuyun’ demesi ile tanışmıştım.O zamanlar işkence gibi gelmişti okumak.Sonraları ise kitaplarının içeriğine vuruldum diyebilirim.En çok etkileyen,halktan ve içimizdeki gerçekleri olduğu gibi yansıtmasıdır belki. Bu kitabı okurken de sakin kalmanın pek mümkün olduğunu düşünmüyorum.Siz yine en kibar ve en azami ölçülerle söylenmek istenen duygu ve düşünceleri güzel bir şekilde aktarabilmişsiniz.Kaleminize sağlık..
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Gerçekten daha erken zamanda okumuş olmak isterdim ben de. Lisedeki edebiyat öğretmeninize sevgiler sunuyorum ve teşekkür ederim düşünceleriniz için :)
Leman Altıner okurunun profil resmi
İncelemelerde sadece birebir kitabın konusu ve karakterler anlatılmamalı. Okurun eser hakkındaki yorumları, eleştirileri ve çıkarımları da çok önemli. Serzenişlerinizde çok haklısınız sonuna kadar katılıyorum. Çok güzel bir inceleme olmuş. Açıklayıcı, bilgilendirici ve kazanımlı. Kaleminize sağlık 👏👏
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Derinlemesine inceleme yapmak için yazılan kitap kadar makaleler, tezler okumak gerekiyor hele ki böylesine güçlü eserler ve yazarlar için fakat kitabın kendisini dahi çok yavaş okuyorum; bu yüzden daha çok kendi izlenimlerimi aktarmaya çalışıyorum, olduğu kadar :) Çok teşekkür ediyorum görüşleriniz için 😇
Demet S. okurunun profil resmi
Kitap incelemenizi ve sistem eleştirinizi okudum,kesinlikle size katılıyorum,çoğu üniversitede hocalar kendi alanlarında da ayrıca uzmanlaşma yoluna gittiklerinden (yani kendi alanını da yte biçiminden ziyade milli edebiyata, serveti fünuna ya da bazı önemli isimlere yönelen hocalar olarak karşımıza çıktıklarından )Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatından özenle kaçıyor bilmem neden,benim de çok sevdiğim bir kitaptır kendisi dediğiniz gibi yeni türk edebiyatı dersinde değil seçmeli çağdaş roman dersinde tanıştığım bir eser oldu ve şiddetle önerdiğim bir roman.
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Gerçekten birkaç roman okuyabildik Cumhuriyet dönemi edebiyattan ve onları da Seçmeli Roman Sanatı adlı dersimizde okumuştuk, ana dersimiz olan Yeni Edebiyat'ta değil ve sanırım dediğiniz açıdan yaklaşılıyor olaya: Uzmanlık alanı neyse ona yöneltmek, onun dışına çıkamamak. Bu nedenle çağdaş olanı yakalayamıyoruz edebiyatta. Özeleştiri yapmak gerekirse bu eksiklik nedeniyle ben de Cumhuriyet dönemi konularını işlerken korkuyor ve hatta zorlanıyorum. Çok teşekkür ediyorum yorumunuz ve düşünceleriniz için, keyifli okumalar :)
Anna K. okurunun profil resmi
Ben de geçen gün izlediğim yabancı bir filmden sebep bunu düşünmüştüm. Eğer doğruysa filmde lise öğrencilerine ünlü yazarlar okutulup derste tartıştırılıyor. (Yine Ölü Ozanlar Derneği'nde de böyleydi.) Biz hatırlıyorum lisede mektup nedir deneme nedir bir sene sırf bunların tanımlarını işlemiştik boş boş geçmişti derslerimiz..
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Evet 11. sınıf bir zamanlar öyleydi. Şimdi onu da arar olduk gerçi, rezil bir çorba biçiminde bizim ders. Her dokunuşta biraz daha bozuyorlar :(
depaysement okurunun profil resmi
Şu an okuyorum ve sinir oluyoruum. "Namuscular." Elinize sağlık.
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, sakin okuyabilmek mümkün olmadı gerçekten. Keyifli okumalar diliyorum yine de :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.