Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Başta diğer kültürleri incelemekten pratik tavsiyeler çıkarmak zor ve ilgisiz görünmesine rağmen, imkânsız değildir. Gordon Clanton gibi sosyologlar kıskançlık üzerine toplumsal bakış açısı edinmenin, kendini daha iyi anlamaya ve daha etkili bir terapiye yol açtığına inanmaktadırlar. Clanton, toplumsal güçlerin farkında olmak kıskançlığı daha iyi anlamamızı ve bizi yanlış yönlendirebilecek görüşleri eleştirebilmemizi sağlar demiştir.
Aristotales'ten bu yana düşünürler kıskançlığın anlamı üzerinde bir fikir birliğine varamamışlardır. Şöyle formüller oluşturmuşlardır: "aşk/nefret" , "şok" , "güvensizlik" , "karmaşa" , "şüphe" , "utanç" , "küçük düşme" , "öfke" , "çaresizlik" , "depresyon", "intikam alma isteği"...       Hemen hemen bütün teorisyenler kıskançlığın 1.gururun kırılması, 2.hakkının yendiği hissinden oluştuğu konusunda hemfikir olacaklardır.       "Il y a dans la jalousie plus d'amour-propre que d'amour. (Kıskançlıkta aşktan çok narsizim gizlidir.)" La Rochefoucauld (1665)        Fakat Bohm, Fenichel, Freud, Lagache, Langfeldt, Mairet ve Mead gibi bazı araştırmacılar için kıskançlık, incinmiş bir gururdan fazlasıdır. Örneğin Margaret Mead, kişinin kendine olan güveni ne kadar az olursa kıskançlığa da o kadar meyilli olur diyor: "Kıskançlık, duyulan aşkı ölçen bir barometre değildir. Daha çok seven kişinin kendine güvensizliğini gösterir. Kökeninde güvensizlik ve aşağılık duygusu yatan bir olumsuz duygudur." "Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur." Descartes
Sayfa 107 - KURALDIŞIKitabı okudu
Reklam
Kıskançlık
''Ben asla kıskanmam'' diyen bir insan, kendi doğasını mı reddediyor, toplumsal koşullanmasını mı?
Sayfa 7 - Kuraldışı YayınlarıKitabı yarım bıraktı