Gülaydın ağzına bir parça ekmek, bir iki zeytin tanesi atarak işlerine koşturanlar, karavanaları, çıkınları ellerinde tarlaların yolunu tutanlar, ekmek kavgasına martılardan önce başlayanlar, kısmetini soğuk sularda arayanlar, ağlarını sermek için motorları maviliklere sürenler, Gece vardiyalarının bitmesini kapanan gözlerle bekleyenler, yaşam döngüsünün çarkını çevirenler, çarkın dişlileri arasında yaşamlarını tüketenler, yine de bir umut emeksiz ekmek olmaz diyerek çalışmaktan vazgeçmeyenler minnetle günaydın.
Hayaller
Hayaller güzeldi. Her şey dahildi. Sınırsız ve sonsuzdu. Zaman ve mekan yoktu. Yerçekimi, suyun kaldırma kuvveti, Dünyanın Güneş etrafında döngüsü, savaşlar, sınırlar, yasaklar yoktu. Sınavlar, iki kere iki dört ederler, yazları kurak kışları yağışlı geçerler, geçmiş olsunlar, başınız sağ olsunlar, sonu kötü biten romanlar, açılmayan telefonlar, bir proje gibi çocuk yetiştiren ebebeynler, takıntılı sekreterler, her şeyden şikayet edenler, boş vermişler, tatil dönüşü beyaz giyip işe gelenler, kasıntı müdürler, asık suratlı memurlar, iş arkadaşlarına günaydın demek için yönetici olmayı bekleyenler, her şeyin doğrusunu bilenler... Hiçbir şey yoktu. Özgürdük. Özgürlük her yerdeydi. İstediğin yerde, istediğin kişi olabilirdin. Çatlayana kadar patates kızarması, biftek yiyebilir. Dünyanın dönüş yönünü değiştirene kadar içebilir, nefesin kesilene, kasıkların ağrıyana kadar gülebilir, günlerce hiç durmadan dans edilebilirdin.
Sayfa 107 - İletişim Yayınları 2018Kitabı okudu
Reklam
Gülaydın kuş kanadından haber bekleyenler, pencereler önünde kendi halinde uzakları gözleyenler, özlenene sofralar kurmak için telaşa düşenler, düşlerinden gayrı buluşması mümkün olmayanlar, bir tek dalı kalmış umuda tutunanlar, rüzgarların onun saçlarının ıslak yosun kokusunu getirmesi için dua edenler, içinde hapsettiği boyun kokusunu hatırladıkça göz yaşı dökenler, unutmayı beceremeyenler, asla unutmak istemeyenler, en ufak esen yelde düş kırıklıklarının sesini duyanlar, kalbini son sevişmede unutanlar, resmini hala göğsünde taşıyanlar günaydın.
Gülaydın toprak ananın tüm bereketini sunduğu serin sabahlara minnetle akıp gidenler, adının başındaki sona aldırmadan hazan mevsimini ilkbahardan daha çok sevenler, bağbozumu, iğde silkimi zamanını dört gözle bekleyenler, asmadan üzüm, dalından incir, tarladan kavun yolduğu, mor donlu acı patlıcana çiğ düşmeden okul yolunda ilk aşkıyla yürüdüğü günlere gidenler, Sezen’in Git kasetinin şarkılarının açık pencerelerden yükseldiği o bir güz gününün hasretini çekenler günaydın…
Gülaydın yeryüzü ile gökyüzünün mavide buluştuğu o tengiz çizgide huzuru, mutluluğu bulmak için derin gözlerle yeni güne bakanlar, karanlığı yırtan her şafağa minnetle şükredenler, bu kadar kötülüğün üstüne inatla her sabah doğan güneşe öykünenler, yapacağı işleri değil, bugün ey hayat bana ne sunacaksın diye düşünenler, ayaklarını serin sulara sokmak için kumların biraz daha kızgınlaşmasını sabırsızlıkla bekleyenler, zenginliği elde ettiği maldan mülkten çok gönlünde hissedenler, asıl fakirliğin güne başlarken bir gülücükten, içten bir günaydından Mahrum kalmak olduğunu bilenler hepimize günaydın.
Gülaydın uzak uzak yerleri gördüğü halde hep doğduğu toprakları özleyenler, göbeği köyünün yıldızlarını görerek uyumak, tezek kokusunda, çan sesinde, nal şakırtısında gözlerini güne açmak isteyenler, sıcak bir tarhananın buğusunu zengin kahvaltılara değişmek istemeyenler, yeni doğmuş buzağının ağız sütüne ortak olmayı bekleyenler, kuzuların analarının memelerini asılışlarını görmek için çobanın peşinde dağ mera gezmeyi hayal edenler, bugünlerde tefekler boynunu uzatırken ana evini çok özleyenler günaydın.
Geri16
67 öğeden 61 ile 67 arasındakiler gösteriliyor.