Öne eğik yorgun başına destek vermek için dirseklerini masaya dayamıştı; bu gündelik bir yorgunluk değil, hayat yorgunluğuydu. Kimse onunla konuşmuyor, kimse onu umursamıyordu. Belki de bir zamanlar kanatlarını açıp havada süzülürkenki özgürlüğünü hayal ederek karanlık bir kafeste oturan, tüyleri tarazlanmış iri ve boz bir kuş gibi öylece duruyordu.