"Bazen küsüyorum kendime, sonra hemen barışıyorum, insan önce kendisiyle barışacak, önce kendini sevecek ki sonra başkalarına dağıtabilsin sevgisini..."
''İçinizden caddenin ortasına atılmak, kudurgan arabaların acı frenlerine aldırmadan avazınız çıktığı kadar bağırmak gelmiyor mu sizin de?
Sesiniz içinizdeki bütün sıkıntıyı götürüp atmosferin dışındaki bir yere atıncaya kadar sınırsız bir güçle bağırmak...
Söylenmiş binlerce cümlenin zihninizdeki basıncını patlatıncaya kadar durmadan duraksamadan bağırmak...
Bütün vitrin camlarını, bütün katı kalpleri, bütün betonarme vicdanları ve bütün merhametsiz sözleri çatlatıncaya kadar bağırmak...''
"Gitmeye karar versek, biliyoruz, elimizdeki hiçbir adres bizi bulunduğumuz yerden başka bir yere götürmeyecek.
Kalmaya karar versek, hiçbir şey bizi bulunduğumuz yere bağlamaya yetmeyecek."
"Kafanızı dünyanın iki yakasını bir araya getirmeye yorup dururken, asıl kopup gidenin kendi hayatınız olduğu gerçeğine çarparsınız birden!
Hayatın rengi kaçmış çamaşırlarını günlerin cılız iplerine asarken, asıl rengini kaybedenin kendiniz olduğunu ürpererek fark edersiniz birden!"
İnsanı insana, hayatları hayatlara, hikayeleri hikayelere, ayrıntıları ayrıntılara görünmez ipliklerle bağlayan ne çok şey var.
Sonuçları, ipek böceğinin kozasını örmesi gibi büyük bir itinayla ören ne çok sebep var.
Bir şey oluyor ve biz o şey öylesine oldu sanıyoruz; oysa o şeyin olması için küçük küçük birçok başka şey oluyor.
Sebepler sonuçları çağırıyor, sonuçlar başka sonuçların sebepleri oluyor. Hayatın içindeki her şey görünmez iplerle birbirine bağlanıyor.
Dikkat edin, ucuna ürkekçe iliştiğiniz şu kanepe, çalan kapı zili, dışarıdan gelen tatlı esinti ya da çok uzaklarda sizinle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen herhangi bir şey, belki de size her şeyi değiştirecek bir sürpriz hazırlıyor.
"Parmak uçlarımızla idare edilen ve gönlümüzün istediği her istasyonda duran bu trenler hiç gurbete gitmezdi. Geride bırakmaz, ayrılmaz, sevdiğimiz hiçbir şeyden uzaklaşmazdı."