Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şehzade Cem, bilhassa Karamanoğlu Kasım Bey'in telkin etmesiyle harekete geçip, Karaman, Varsak ve Turgutlu boylarından askerlerle İnegöl üzerinden Bursa taraflarına geldi. Bursa'da bulunan hazineye el koymakla kalmayıp Bursa halkından da hayli mal topladı. Üzerine gönderilen Ayas Paşa komutasındaki kuvvetleri bozguna uğratan Şehzade Cem, adına hutbe okutup, sikke kestirdi. Kardeşi Bayezid'in Üsküdar tarafına geçtiğini haber alan Cem, zaman kazanmak için Halası Selçuk Sultan'ı, Mevlana Ayas, Şükrullahoğlu Ahmed Çelebi'yle birlikte sultanın huzuruna gönderdi. Selçuk Sultan, Bayezid'e meseleyi açıp Rumeli vilayetinin Bayezid'in ve Anadolu vilayetinin Şehzade Cem'in olmasının aradaki husumeti sonlandıracağı yönünde teklifte bulundu. Bayezid bu teklifi kabul etmedi. Cem arzu ettiği cevabı alamayınca, Gedik Nasuh'u İznik tarafına gönderip, kendisi de Yenişehir Ovası'na doğru harekete geçti.
Sayfa 97 - SELENGE YAYINLARIKitabı okudu
231 syf.
·
Puan vermedi
·
31 saatte okudu
20 yüzyılın "güçlü ve nüfuzlu diktatörlerinden biri olarak kabul edilen
Adolf Hitler
Adolf Hitler
Naziler olarak da bilinen Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin 1921 yılından itibaren tartışmasız lideriydi. 1923 yılında Alman hükümetini devirmeye çalışmaktan tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Duruşması sırasında ün ve destekçi kazandı. Cezaevinde
Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi
Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in PsikanaliziGüneş Ayas · Bordo Siyah Yayınlar · 201242 okunma
Reklam
Her ne olursa olsun zihinsel durumunun kötü­ ye gideceği kesindir. Bu acil durumun üstesinden gelebilmek için mümkün olan bütün silahlan ve teknikleri kullanarak elinden geldiğince direnecektir. Takip edeceği yol, çok büyük ihtimalle ölümsüzlüğü kendisine garanti edeceğine ve bütün dünyayı ateşe atacağına inandığı yol olacaktır.
Sayfa 230Kitabı okudu
Hitler çıldırabilir. Hitler şizofreninin sınırlarında gezinen birçok ka­ rakter özelliğine sahiptir. Yenilgiyle karşılaştığında psikolojik yapısının çökmesi ve onu bilinçdışı kuvvet­ lerin insafına bırakması mümkündür. Yaşlandıkça bu tip bir sonucun gerçekleşme ihtimali azalmakta­ dır, ancak bu ihtimali bütünüyle dışlamak da yanlış olur..i
Sayfa 226Kitabı okudu
“Başkalan yenilgiden sonra umutsuzlukla eve dö­nerken ve kendilerini bu zor durum karşısında teselli etmeye çalışırken Hitler, asık bir suratla bir ikinci ve üçüncü saldın yapmayı dener. Başkalan bir başan elde ettikten sonra, belki bu başan çabuk sona erebi­ lir diye daha dikkatli adım atarken, Hitler sebat eder ve her atılımıyla kaderin üzerinde daha çok hâkimiyet kurar.”
Sayfa 218Kitabı okudu
Hitler’in yarattığı imge, kendi aşağılık duygu­ sunun, güvensizliğinin ve suçluluk duygusunun ödünlenmesiyle oluşturulmuştur. Dolayısıyla eski ni­telikletinin tümünü yadsıyarak tersine çevirir. Sevgi, acıma, aynı duygulan paylaşma gibi insani değerler zayıflık olarak kabul edilerek bu dönüşüm sürecinde yok olmuşlardır. “Edilgenlik ve eylemsizlik hayatın kendisine düş­ mandır.” “Yahudilerin kadınsı bir acıma ahlakı öğütleyen İsa inancı...” “Acımasız olmayı göze almadan hiçbir şey için ha­ rekete geçmeniz mümkün değildir.”
Sayfa 207Kitabı okudu
Reklam
Hitler annesi ölmeden iki ay önce, sanat okulu giriş sınavlarına girmek için Viyana’ya gider. O sırada annesinin durumunun kritik olduğunu, birkaç aylık ömrü kaldığım bilmektedir. Bu durumda evdeki basit varlığının da sona ereceğinin, kendini soğuk, zor bir dünyanın içinde bulacağının farkındadır. Bazen insanın hayatında beklemediği şeylerin üst üste gelmesi ilginçtir. Akademide kendisinden ilk olarak, “Cennetten Ko­ vulma” sahnesinin resmini çizmesi istenir. Bu konu­ nun seçilmesinde kendi kaderinin rol oynadığını dü­ şünmüş olmalıdır. İkinci gün bu kez “Büyük Tufan’dan bir sahne" çizmesi istendiğinde herhalde feleğin ken­ disiyle dalga geçtiğini düşünmüştür. Bu tip konuların onda yoğun duygular uyandırdığını tahmin edebiliriz.
Sayfa 193Kitabı okudu
Alman ırkının kaderini belirleyecek ve onu koruyacak olan Mesih sert ve acımasız olmak zorundaydı.
Hitler ilahi bir irade tarafından özel bir görevi yerine getirmek üzere Almanya’ya gönderildiğine inanmaktadır.
Atatürk daha Bulgaristan'da ataşemiliter olarak bulunduğu gençlik yıllarında bile, tıpkı kendinden önceki bazı Osmanlı sefirleri gibi, izlediği opera temsilleri karşısında büyülenmişti. Onu etkileyen, müzikten ziyade operanın görünür kıldığı organizasyon kabiliyetiydi. Bu ilk izlenim, genç Mustafa Kemal'e Bulgarların Balkan Savaşı'nda kazandığı başarıların bir opera kültürüne sahip olmalarından kaynaklanmış olabileceğini düşündürtmüştü. Bir kuşağın zihniyetini derinden etkileyen bu tip izlenimler, Musiki lnkılabı'nın pratikteki en önemli hedefinin modern bir Türk operası yaratmak olarak belirlenmesine yol açtı.
Sayfa 232
Reklam
382 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Oldukça Ufuk Açıcı
Güneş Ayas'ın kitabı; kapsamının genişliği, ele aldığı meselelerin pek işlenmemiş taze meseleler olması, bu bakımdan öncüllüğü ve cesurluğu, tespitlerinin yerindeliği ve sağlamlığı ile başucu kitabı olabilecek bir kitap. Doğrudan bir müzik tarihini belki önümüze koymuyor ancak Türkiye'nin yenileşme sürecini müziğin penceresinden okumaya gayret ediyor, onun farklı sosyal tabakalardaki karşılıklarını araştırıyor, nihayetinde genel bir çerçeve çiziyor. Fakat bunların da ötesinde bence kitabın asıl önemi, kültürel değişimlerimize ve anlayışlarımıza, Cumhuriyet devrimleri ve sonraki süreçlere ışık tutmasında. Asıl kıymetli tarafı bu bence. "Müzik Sosyolojisi" ile ilgili çok şeyler söylenebilir, söylenmelidir de. Meraklısı, okuru onu bulacak, zenginliğini fark edecektir. Müzikle, kültürle, tarihle, toplumla ilgilenenlere tavsiye edilir.
Müzik Sosyolojisi
Müzik SosyolojisiGüneş Ayas · Doğu Kitabevi · 201613 okunma
Meşke meşakkat gerek
Tanınmış neyzenlerden Burhaneddin Ökte Yenikapı Mevlevihanesi Neyzenbaşı Hilmi Dede'den meşk almak için Kadıköy'den Topkapı'ya gittiğinde, bazı günler Dede'nin "Bugün fazla yemek yedim; bugün git, yarın gel." dediğinden bahseder. 1920'li yılların ulaşım koşullarını düşündüğümüzde çekilen meşakkatin boyutu daha iyi anlaşılabilir. Burada sınanan sabır ve sebattır. Meşk alırken gerekli azmi, sabrı ve hürmeti göstermeyen talebe istediği kadar yetenekli olsun, meşk halkasının içinde kalamaz.
1857'de Mazzini bir halkın bir ulus olarak sınıflandı­rılabilmesi ve ulus-devletini kurabilmesi için kanıtlanabilir bir tarihsel bağa, yazılı bir ulusal edebiyata, yerleşik entelektüellere ve kanıtlanmış bir fetih yeteneğine sahip olması gerektiğini yazmıştı. "Tarihsel bağ, köklerin eskiliğine; ulusal edebiyat, ortak bir kültürün varlığına; yerleşik entelektüeller, ulusun kendi ulusçuluğunun bilincinde olmasına, kanıtlanmış fetih yeteneği de bu ulusun yüzlerce yıllık geçmişinden bugüne gelirken başka uygarlıklar tarafından etki altına alınmadığına" işaret etmesi gereken ölçütlerdi.
Sayfa 214
İcat Edilmiş Gelenekler
Bugün "Gafil ne bilir neş'e-i pür şevk-i vegayı" veya "Ceddin deden neslin baban/Hep kahraman Türk milleti" gibi marşları dinlediğimizde Osmanlı ordularının yüzlerce yıl bu marşlarla dünyayı fethettiğini tahayyül ediyoruz. Hâlbuki birincisi Ali Rıza Şengel (1879-1953), ikincisi Muallim İsmail Hakkı Bey (1865-1927) tarafından bestelenmiş çok yakın tarihli marşlardır bunlar. İsmail Hakkı Bey gibi operetler bestelemiş ve koro gibi Batılı icra formlarını Türk müziğine sokmuş olan modernleşmeci bir bestekârın Osmanlı'nın "otantik" geçmişiyle özdeşleşmiş bir marşın bestecisi olması, icat edilmiş gelenekler çağının ironisine işaret etmektedir.
Geleneğin varlık sebebi geçmiş hatıraları muhafaza etmek değil, bugünü yani realiteyi sürdürmektir.
654 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.