Çocukluğumun küçük, haşarı, şirin, hayal dünyası geniş, nesneleri ve etrafındaki her şeyi isimlendiren, kendi düş dünyasında yaşayan kahramanı Zeze. Şeker Portakalı ortaokulda, lisede ve şimdi yine okuyunca her dönemde bambaşka etkilerle beni sardığını ama güzelliğinden hiçbir şey kaybetmediğini, adeta bir baş ucu kitabı niteliğinde olup her yaşta yeniden okunabileceğini kanıtlıyor. Şeker Portakalının devamı niteliğinde olan Güneşi Uyandıralım, Zeze’nin 11 ve 15li yaşlar arasındaki yaşamını anlatıyor. Şahsımca çocukların hayal dünyalarının büyüklüğü, eğitim sistemleri, aile ve çevre yapılarının bunu köreltmedeki rolü, yaş ilerledikçe çocukluk zenginliklerinin bir bir azaldığı şeklinde bir çıkarımda bulunarak aile özlemi hiç dinmeyen bir çocuğun iç seslerini de derinden hissettim. Kendi dünyasında yarattığı baba karakterlerinin bolluğu aslında Zeze’nin hayatındaki baba boşluğunu özetler nitelikte. Daha fazla sözü uzatmak, incelemeye ipuçları eklemek istemem ve kendi içinizdeki çocukla da bir yolculuğa çıkmak isterseniz mutlaka Şeker Portakalı ve Güneşi Uyandıralım’ı okuyun derim.