Nietszche'nin, o kaçığın hakikatten şüphesini ifade eden kaçık laflarından biri aklına geldi. Kim bilir, belki de haklıydı. Belki de hiçbir şeyde hakikat yoktu, hakikatin kendisinde bile; hakikat diye bir şey yoktu.
Amma da Nietzsche adamıydı ha... Maruz kaldığı ilk duygusal etkiyle düşünsel tasavvurları sarsılmıştı, çünkü hissettiği şey tam olarak ablasına duyduğu merhametti. Halbuki gerçek asil insan şefkat ve merhametin üzerindeydi. Şefkat ve merhamet, kölelerin yer altı hapishanelerinde icat edilmiş şeylerdi; sefiller ve güçsüzler ordusunun ıstırabından başka bir şey değillerdi.
Dünyanın güçlülere ait olmasında şaşıracak bir şey yoktu. Köleler, kendi köleliklerine saplantıyla bağlıydı. İş, önünde secde edip tapındıkları altın putuydu onların.
...Ama Brissenden hep bir muamma olarak kaldı. Dünya nimetlerinden elini eteğini çekmiş bir çilecinin suratına sahipti ve giderek kuvvetten düşse de gerçek bir lüks düşkünüydü. Ölmekten korkmuyor, hayata dair her şeye acı mizahla, küçümseyen bir alaycılıkla bakıyordu. Bir ayağı çukurdaydı, ama her yönüyle hayata bağlıydı. Yaşamak ve büyük heyecanlarla titremek çılgınlığı ruhunu ele geçirmişti ve bir keresinde ifade ettiği gibi, "arasından geldiği kozmik toz içindeki küçük yerinde kıpır kıpır kıpırdanmak" arzusunun egemenliği altındaydı.
Hayatta senin bir burjuva kızıyla ne alıp vereceğin olabilir ki? Bırak onları. Şöyle hayata gülen, ölümle kafa bulan, aklına eseni yapan, sevmesini bilen, ateş gibi, iyi bir kadın bul kendine. Böyle kadınlar da var, üstelik korunaklı burjuva hayatının yüreksiz ürünlerinden çok daha fazla hazırlardır seni sevmeye."
"Yüreksiz mi?" diye itiraz etti Martin.
"Aynen öyle, yüreksiz. Saçma sapan laflarla kafalarına sokulmuş o küçük ahlaklarıyla lak lak konuşur, ama yaşamaktan korkarlar. Seni seveceklerdir Martin, ama kendi küçük ahlaklarını daha çok seveceklerdir. Senin istediğinse bütün görkemiyle hayata teslim oluştur, büyük ve özgür ruhlardır, alev alev yanan kelebeklerdir, o küçük gri güveler değil. Yeterince yaşayacak kadar bahtsızsan bir gün bıkacaksın bütün o kadın mevzularından. Ama fazla yaşamazsın sen. Denizine ve gemilerine dönmeyecek, dolayısıyla da kemiklerin iyice çürüyene kadar bu illet şehirlerin deliklerinde dolanıp duracak, sonra da öleceksin."
...Bana böyle şeyler yaptırır, beni diğer adamlara benzetir, onların işlerine sokar, onların soluduğu havayı solutur, onların bakış açılarını kafama yerleştirirsen, işte bu farklılığı, beni, sevdiğin şeyi yok etmiş olursun.